Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




Elifin Kitaplığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Elifin Kitaplığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Şubat 2016 Cumartesi

Elif'in Kitaplığı -2

İlkini tam 1 sene önce yazdığımı az önce fark ettim. "Hey gidi zaman" dedim hatta. Elifin o zamanlar kitaplara verdiği tepki çok farklıydı, dikkatle dinler, şaşırır, güler,eğlenirdi (pasifti).Şimdi ise hangi kitabı istiyorsa onu kapıp kucağıma yerleşen, sıkıldıysa "bittiii" diye kitabı hızla kapatan oldukça aktif bir Elif var,maşallah :)
Bu bölümde kalın sayfalı olan kitapları bir arada olsun istedim. Ne yazık ki birkaç örneğin dışında bu seri daha çok hikayesiz kitaplardan oluşuyor. Daha çok öğretme amacı var diyebiliriz aslında.
Kitaplar konusunda yeni bir düzenleme yaptık. Odasındaki kitaplıkta bulunan kitaplar karışmaya başlayınca odasına 2 adet raf koyduk, Elif de buna bayıldı.


İlk raftakilerden pek bahsetmeyeyim, bu tarz hikayeli kitapları bir sonraki yazıya bırakayım ama "Başka Bir Anne" Elif'e karnımdayken okuduğum son kitap olduğu için çok özel :)
İkinci rafta iki kitabın ortasındaki zürafayı tatlı bir arkadaşım Elife hediye göndermişti, Elif yemeğe,oyuna hep onu da yanında götürüyor, yeni kankisi diyebiliriz :)
İş Bankası yayınlarının kitapları bence açık ara bu kategorinin en iyilerinden.
"İzle Beni" kitabını küçükken okuduğumda sadece dinliyordu, şimdi ise parmağıyla yolu takip etmeye çalışıyor.
"Oyun Kitabım", Gece Bahçesi serisinden olduğu için almıştım, ebatıyla bence ters orantılı bir şekilde işlevi. Favorimiz değil.
"Renkler" kitabı da iyi güzel hoş ancak tam olarak anlayıp seveceği ay grubuna gelmedik sanırım.
"Kim Möö Der" kitabını yeni aldım sayılır, değişik bir kitap. Bence işlevsel ve tasarımı güzel düşünülmüş. Elif henüz ısınamadı.
"Pisi Kedinin İlk Kelimeleri" kitabının büyük boyutlu olması ve renkleri güzel ancak resimleri Elif pek anlayamıyor. Başka bir kitapta rahatlıkla bulabildiği nesneler burada ona pek bir şey ifade etmedi. En sondaki aydede çizimlerine aşık, zaten aydedenin kendisine de aşık :)
"Hayvan Yuvaları" ise bence çok başarılı bir kitap, Elif için erken olduğunu tahmin etmeme rağmen alamıştım, içindeki kapakları açmayı seviyor ancak kitabı hakkıyla okuyabilmesi için biraz daha zaman var:)
Hareketli Kitap serisi sanırım en başarılı seriden biri. Çeşidi çok, şimdilik bizde sadece 5 tane var ama 5. kim bilir nerede :) İngilizce basılı olarak "bookstore"olanını görmüştüm. Türkçeye çevrilmesini heyecanla bekliyorum. (İngilizcesini alabilme fırsatını kaçırdım, bulamıyorum)
Oyun Saati olan kitaptaki Ömer ne yazık ki uzun süredir atında sallanamıyor, Elif kopardı onu. 22 aylık olmasına rağmen kitapları yırtma eğilimi ve isteği pek geçmedi zaten :(

Sözcükler konusunda "Renkler Şekiller Sözcükler" isimli kitap, bence harika.  Bazıkelimeleri neden koyduklarını anlayamasam ve resimler tuhaf gelse de boyutu sebebiyle Elifin favorisi. İçindeki kedi ve köpeği her seferinde öpüyor, çok tatlı :)
Sol üstteki kitap ise biraz daha cep-araba boyunda.
Minik kitaplar da fena değil, İngilizceleri bize hediye gelmişti, Eric Carle çizimleri gerçekten müthiş.

Oyun Bahçesi kitabına bebekken çok daha ilgiliydi, şimdi pek az vakit geçiriyor.
Neşeli Hayvanlar Eliften ziyade benim daha çok sevdiğim bir kitap :)

Küçük & Sevimli Dostlarımız kitabı Elifin bana 2358741 kere okuttuğu bir kitap. İçindeki kedi ve köpeğin canlandırmasını yapmama çok gülüyor. Tırmanmaya, yalanmaya çalışıyorum, çok eğleniyor tabii sıpa :)
Çiftlikteki Hayvanları ikimiz de çok seviyoruz.
Siyah ve Beyaz ile en fazla 3 dakika vakit geçiriyor Elif.
Kelimeler kitabı da güzel ancak favorimiz değil.
Sıcacık Buz Evi, FKS'nin oldukça uygun fiyatlı satılan bir kitabı.Tasarım daha iyi olabilirmiş ama Elif "tık tık tık"lamayı çok seviyor.
Bebekliğinden beri çok sever Elif bu kitabı.  Keşke Elmer serisi yeniden basılsa...
Pöti Kare yayıncılık bildiğim kadarıyla birkaç yıl önce kuruldu. Tasarımı farklı kitapları var, bizde sadece bukitabı var ama genel olarak kitapçıda görmekten mutluluk duyduğum bir seri.
Avusturya tatilinde tamamen kendimi tatmin amaçlı aldığım bu kitabı Türkçeye de çevirttim :) Baskısı o kadar güzel ki,Elif sevmese de olur, ben seviyorum yetmez mi :)
Veee sona sakladığım Elifin şu ara en favori kitabında sıra: Harr Harrr :)
5 adet hayvanın sesini kapakçıkları kaldırınca duyabiliyorsunuz, güzel bir kitap ancak fiyatı bana çok geliyor. Kitapları fiyatına göre değerlendirmeyi pek sevmem ama başka çocuklar sokakta aç gezerken birkaç hayvan sesi dinleyeceğiz diye bu kadar para verilir mi? Bilmiyorum. Elif'e aldığım tek sesli kitap.
İşin aslı nitelikli kitaplardan daha önemli olan şey, sanırım, bu kitapların Elifle birlikte güzel vakit geçirmemize olanak sağlamaları.
Evimizde televizyon veya tablet yok ancak bilgisayar ve cep telefonu var. Yanında hiç kullanmasak da günlük 30-40 dakika youtube'dan şarkı vs. açıyoruz, çok şükür "bittii" diye sıkılıp kapatıyor Elif, umarım böyle devam eder.
Kitapların tadını alarak büyümesini çok isterim...

Çok acayip tatlı bir site keşfettim, işin aslı keşfetmedim, sitenin sahibi tatlı Sima söyledi, çünkü biz arkadaşız ve insan çocuk kitapları hakkında paylaşımlar yapabildiği arkadaşlarına sıkıca sarılmalıdır :)

Devamını oku »

15 Ekim 2015 Perşembe

Güvercin* Geç Yatmasın!

Ah ben o geç yatan güvercini bir yakalarsam...
Ah onu bir elime geçirirsem...
İşte o güvercinin benden çekeceği var!
Ama yakalayamıyorum haydudu :)


Bu kitabı Banu sayesinde tanımıştım ama nedense almamıştım. Ta ki geçenlerde Selcen ve Semra "Esra mutlaka oku" diyene kadar. Sepete ekledim ve ne kadar eğleneceğimi beklemeye başladım. Hatta dayanamayıp o ara girdiğim birkaç kitapçıda "Güvercin Geç Yatmasın" kitabı var mı dedim. "Yok" dediler.
Güvercin ile dün tanıştım. İş yerinde ayak üstü okudum ve güvercini çok sevdim. O ne tavırlar öyle. Sanki güvercini değil Elif'i çizmişler. (Eminim herkes kendi çocuğunu görüyordur o güvercinde)
İlk sayfada bize bir görev veriliyor. Dişini fırçalamaya giden bir abi (Elif ısrarla "dede" dedi) " Aman güvercin geç yatmasın" dedi ve kaçtı. Sonra da güvercinle tanıştık. İlk cümle şu: "Bir kere hiç uykum yok!" Ahahaha dalga mı geçiyorsun sen? Tabii ben yemedim bu numaraları ve ısrarla "bak güvercincim, kediler de uyudu köpekler de uyudu hatta aydede bile uyudu" numaralarıyla bizim güvercinin aklını çelmeye çalıştım. Yok olmadı. O kadar çok bahane sıraladı ki! O sayfanın fotoğrafını özellikle eklemedim, kitabı merak edip alın diye :) Ama benim favorim şu: "Hem şu anda Çin'de öğle vakti!" 
Kitapta oldukça basit çizimler ve onlara eşlik eden kısa cümleler var. Sanırım kitabın başarısının bir sırrı da bu: sadelik :) Yazar ile ilgili benim çok fazla bilgim yok ama Banu şuraya link vermiş. Güvercinin otobüslü kitabını da epey merak ettim doğrusu :)
                                                                             ***
"Elif sana yeni bir kitap aldım."
O sırada heyecanlanıp kucağıma yerleşti bile. "Ku ku nana" dedi. Çevirisi: Kuşun nanası var. (nana: uyku oyuncağı tavşan) 3-5 kere okuduk. Sayfaları çevirdi, "ku", "nana", "dede" diye diye bir hal oldu. "Elif kuş ne yapmış, uyumuş mu?" dedim. Kafasını yana eğip birkaç saniye gözlerini kapattı. Uykuya geçmesine ve gece bir dolu uyanmasına çözüm olmadı belki ama kitabı baş ucunda tuttu. Çünkü "Güvercin de uyumuş" Eheheheh.
                                                                             ***
Ne zaman bitirebilirim bilmiyorum ama Elif ve uyku konusunu yazmaya başladım. Yaklaşık 18.5 aydır uykusuz olduğumuza göre belki yazınca rahatlarım. Son günlerin bombası da şu oldu, karabalık Elif'i uyutamamaya başladı çünkü Elif onun zayıf noktalarını keşfetti. Benim uyku konusunda tavizim pek az.
"Anne mama"
"Az önce yedin."
"Anne su"
"Şimdi içtin"
Eskiden "ıngaa" idi şimdilerde "hiyaaa hoyyaaa" şeklinde ağıtlara cevabım da net
Yüksek sesle alkış.
"Anne" deyip kitabı veya başka şeyi gösterdiğinde
"Elif uyku vakti"
Hiç bu kadar acımasız bir anne olabileceğimi düşünmemiştim hamileyken.
Ama sanırım bu yönümü Elif oluşturdu.
Gece uyanıp saatlerce sebepsiz yere ağladığında da onu oyalamaya, dikkatini dağıtmaya çalışmıyorum. Baktım ki bunlar bile onu etkiliyor. Bırakıyorum ağlasın. Ama bu yöntem ne yazık ki sadece "bazen" işe yarıyor. Çoğunlukla "blöfünü gördüm anne, ben ağlamaya devam ediyorum, bak hatta çığırıyorum" diyor. Bu noktada bende ipler kopuyor. Ara ara bağırıyorum. Bazen direk susuyor. Bazen de etki-tepki oluyor ve daha daha fazla ağlamaya başlıyor. Ve biz başa sarıyoruz. Saat sabaha karşı 1.30 bazen 03.00 bazen 04.00...Yani saat hep değişiyor.
"Güvercin gece boyu deliksiz uyusun" ve "Güvercin gece uyandığında saatlerce ağlamasın" isimli kitapları da biz Filizle beraber yazmaya karar verdik. "Çok satanlar" listesinde olmasına gerek yok. Duru ve Elif okusalar yeter bizce. Ne dersin Filiz?
Veeeee son olarak:
"ESNEEEEE" :)

* Bu kitabı okumanız için bebenizin uyku sorunu olmasına gerek hatta bence bir bebeniz olmasına da gerek yok. "Bu aralar" döngüsünden çıkabilmek için GÜVERCİN ile tanışın mutlaka, bakalım sizi kandırabilecek mi?
Güvercin Geç Yatmasın! 
Özgün adı: Pigeon
Yazan ve resimleyen: Mo Willems
Çeviren: Fırat Yenici
Uçan Fil, 2+, sert kapak, 32 sayfa
Devamını oku »

12 Şubat 2015 Perşembe

Elif'in Sevdiği Kitaplar-1 :)

Okuduğum hikayeleri şimdilik çok mu seviyor az mı seviyor, tam karar veremiyorum. O anki canlandırmama ve onun ruh haline bağlı bir durum bu galiba. Bu seride ise Elif'e son aylarda sıklıkla okuduğum, onun sayfalarını çevirdiği, bazen kemirdiği, kitaplığından tutup bana "oku" diye getirdiği kitaplara yer vermek istiyorum.
Bebekler kalın karton kitaplara bayılıyorlar, açık ve net. Etrafta yenecek daha iyi bir şey var mı sanki :)
"Oyun Bahçesi" kitabı bize tatlı insanlardan Elif doğmadan hediye gelmişti. O zamanlar "bebeğe kitap nasıl okunur?" hiçbir fikrim olmadığı için bu kitabı da evirmiş çevirmiş, "hee güzelmiş" deyip kitaplığa kaldırmıştım. Elif ilk önce kırmızı kurdelesini keşfetti, onu çekti durdu. Sonra kitabı kendisi açmaya kapamaya başladı, bir müddet sürükledi hatta. Derken kitabın içindeki "pütürcüklü" yerler hayatının keşfi oldu diyebilirim. Şu an ellediği her kitaba bu muameleyi yapıyor. Nerede pütürcük varsa bulmaya çalışıyor. bebeklerin farklı dokularla temas etmesinin önemi büyük ama asıl sebebi ne, ben bilmiyorum. Bilen varsa yazsın :) Elif farklı dokuları ellemeyi çok seviyor, onu anladık şimdiye kadar. Bu kitabın en güzel tarafı üç boyutlu olması. Yani emekleyen bir bebeğin önünde koocaman bir kitap beliriyor ve içinde çeşitli dokular var, daha ne olsun. Kitabın arkasında yaş grubu "0-2 yaş" olarak belirtilmiş çünkü bebeklerin hayatı siyah-beyaz algıladıkları dönem de düşünülerek kitabın içindeki bir bölüm bu şekilde hazırlanmış. (fark ettim ki kadife dokulara ben pek dokunamıyorum :)
Şimdiden kenarları aşındı bile. "Okunmuş kitap" havası  gibi güzel bir şey olamaz herhalde :)
Kısacası bu seriyi tavsiye ederim, minik bebeği olan annelere.




İkinci ve üçüncü kitaplar benim tamamen tesadüfen aldığım "Elmer" ve "Gece Bahçesi" serisinden.
Elmer'in adını sıklıkla duyuyordum ama bir süredir kitapların baskısı yoktu (yanlış bilmiyorsam). Bu kitap da "yeni" etiketiyle satılıyordu. "Elmer'in Sayılar Kitabı" benim okurken canlandırmaktan en keyif aldığım kitaplardan biri. Kelebekler uçuşuyor, tavşanlar koşuyor, maymunlar sallanıyor. Ne eğlenceli ki bunları ben de yapıyorum :) Bu kitap da bana kitabın yaş grubuna takılmaya gerek olmadığını anımsatan kitaplardan. Ben Elif'e sayıları öğretmeye çalışmıyorum çünkü. Sayfadaki hareketlere bakıp benim neyi canlandıracağımı dört gözle bekliyor, keyif alıyor, bu da yeter bence.

"Gece Bahçesi" kitabını ise Elif çok seviyor, sanırım kitabın onda ayrı bir yeri var çünkü kar yağdığında dışarıda bu kitabı yeniden okumuştuk. İsimlerin okunuşu biraz zor: "Iggle Piggle, Makka Pakka, Bay ve Bayan Potipine" gibi ama sıcak, hareketi olan, kısa, sevimli bir hikaye.
Kardaki ayak izlerini takip ettiğimiz ve Bay ve Bayan Pontipine'in dürbünle baktığı sayfalar Elif'in favorileri.Yaş aralığı 2-5 olarak görünüyor ama 2 yaşına kadar beklemeye hiç gerek yok bence.
Kütüphanemize yeni yeni kitaplar girdikçe çok mutlu oluyoruz.
Bu seriyi devam ettireyim ben, Banu da bugün "Maisy"den bahsetmiş. belki göz aşinaliği vardır ama onun dışında pek bilgim yok bu seriden (bugün aslında dündü :) Bugün de sevgili Fatoş yazmış çok güzel bir yazı
Sizler neler okuyorsunuz bebekleriniz(l)e, paylaşırsanız çok memnun olurum.
Devamını oku »

31 Ocak 2015 Cumartesi

Kıpır Kıpır :)

Bizim evde yerinde dur(a)mayan bir minik var, bildiniz mi?
İşte onun kitabı çıktı :)
Yani teknik olarak Elif'ten önce basılmış bu kitap ama olsun bence yine de Elif için yazılmış.
Yerinde duramayan bir kız Melisa, içi de kendi gibi kıpır kıpır hele ki ayakları.
Kız kardeşi Belinda ise tam bir balerin. Aslında Melisa da dans ediyor ama "Bir..iki..üç"ten sonra hep dördüncü adımı da atıyor çünkü piyanodan çıkan notalar ona "kıpır kıpır olmak iyidir" diyor.
O kadar güzel bir hikaye ki bu ara sık sık bu kitabı okuyorum. Pardon, okuyoruz. Hala tam alışamadım kitaplarımı paylaşmaya. Elif'in kitaplığında aslında bu kitaplar yani ben sadece ödünç alıyorum ama bazen geri vermem uzun sürüyor :)

Bale öğretmenleri Mina Öğretmen, Belinda'yı çok beğeniyor, Melisa'ya ise "ah zıpır, ayakların yine kıpır kıpır" diyor. Hikayenin başında pek sevmemiştim bu öğretmeni ama sonunda çok sevdim.
Balerinler ne renk giyer? Beyaz, pembe değil mi? Ama Melisa bu renklerle sıkılıyor ne yapsın. Kırmızı, yeşil ve mor olanlarından seçiyor kendisi için çünkü onlar çok havalı. Dersten önce Belinda'ya güzel bir topuz yapılıyor ve o tıpkı bir kuğuya benziyor. Melisa'nın yerinde duramayan saçlarını toplayabilmek içinse babası deriiiiin bir nefes alıyor.
Melisa'dan sonra en çok muzır gülüşlü Metronom Amca'yı sevdim. Ve bu kitap ne zaman okusam bana kendimi iyi hatta süper iyi hatta kalkıp dans etmek isteyecek kadar neşeli hissettiriyor.
Bir de biliyor musunuz  evdeki Kıpır Kıpır'ın annesi de uzuuun yıllar önce bale yapmış. Bak sen. İlkokulda 3 sene hem de. Gel gör ki şu anki tipinden bunu anlayabilen olmazmış :) Bale yapanların esnekliği, estetikliği, narinliği, zarifliğinden eser yokmuş çünkü bu annede. Kim bilir belki o da sınıfın zıpırıydı :)
Yaptığım işi de çok ciddi alırım :)
* Bu kitabı sepetinize hemen atın, bence çok sevecek ve kitabın sonunda yerinde duramayan ayaklarınıza "merhaba" diyeceksiniz...Benden söylemesi :)
Künye:
Kıpır Kıpır
Özgün Adı: Naughty Toes
Yazan: Ann Bonville
Resimleyen: Teresa Murfin
Çeviren: Tanay Burcu Ural Kopan
Yaş grubu: 3+
Marsık Yayıncılık, 2014, 24 sayfa, karton kapak

Bu da benim yorumum :)

Devamını oku »

29 Ocak 2015 Perşembe

Elif(l)e Kitap Okumak :)

Elif'ten önce bir bebeğe ne zaman kitap okunur, nasıl okumalı, ne yapmalı hiç bilmiyordum. Çocuk kitaplarını sadece kendim için okuyordum. Okul öncesi kitapları okurken hayallere dalıyordum ve okumaktan büyük zevk alıyordum. Hele ki o çizimleri... İnsanlar ne kadar güzel bakıyor/düşünüyor diyordum. Şimdi de öyle düşünüyorum elbette ama Elif'e kitap okurken bir müddet sonra fark ettim ki aslında Elifle beraber okuyoruz kitapları.
Etrafında her zaman kitaplar oluyordu daha minikken. Şimdilerde de kitaplığına tırmanıyor :) üst katına da kendisinin erişebileceği yükseklikte iki katlı minik bir kitaplık aldık odasına, duvara da tabii ki monteledik. Şu ara en büyük zevki alt raftakileri bana vermek, üst raftakileri de tek tek aşağı indirmek ve bunu yaparken eğlenmek :) sonra da oturup birlikte kitapları karıştırıyoruz. Lakin Elif her zaman -doğal olarak- durduğu yerde durmuyor. "Aman ya anne şimdi de kitabın sırası mı" modundaysa genelde ısrar etmiyorum. Ama bazen benim kitap okuyasım oluyor. ben de "sen takıl, ben sesli okuyacağım bu kitabı" diyorum. Eğer yumuşak bir kıvamındaysa kucağıma oturtuyorum ve çok uzun olmayan, bol resimli bir hikayeyi baştan sona canlandırarak okuyorum. Bazen de kitabını alıp yanıma geliyor ve önüme koyup "ah" diyor. "Aç ve oku" demek bu :) Favori kitapları bile var. Onları da başka bir yazıda paylaşayım.
Arada düşünüyorum da acaba Elif kitaba olan ilgisinden çok benim yerde yuvarlanan, koşan, zıplayan halimle mi ilgileniyor? Anneme sorsanız benim müthiş bir tiyatro yeteneğim var. Bilmiyor ki bu yeteneğimi-varsa yani- Elif'in koliği sırasında kazandım. Arabada onu oyalamak için yaptığım animatörlüğün haddi hesabı yoktu ki :) Şimdilerde de durum pek farklı değil, Elif açık ve net ki arabada olmayı sevmiyor. Mama sandalyesinde boş oturmayı da sevmiyor. Oturduysa önüne hemen yemek gelecek, doyduysa hemen kalkacak, 2 dakikası bile kıymetli kızımın. Sandalyede oturup vaktini mi harcasın etrafta gezinip keşfe çıkmak varken. Bak şimdi :)) Dolayısıyla Ali Baba'nın Çiftliğindeki tümmm hayvanlara sevgilerimi gönderiyorum çünkü Elif sadece o şarkıyla dikkatini uzun tutabiliyor. Yakında "mö" derse şaşırmayacağız yani. Bir de ses vermeyen hayvanlar var; onları sevmiyorum. Örümcek mesela ya da salyangoz. Hani çiftlik ya tüm hayvanlar var tabii :)
Kısacası son 10 ayda içimdeki gizil gücü, "canlandırma" yeteneğimi keşfettim. Bu da kitaplara yansıdı. Şu an kendi okuduğum kitapları da efekt vermeden okuyamıyorum, o kötü oldu :))
Elif'i mutlaka kitabın içine katıyorum. "Banyo" yapılıyorsa kafasına şampuan sürüyorum gibi mıncırıyorum onu. Kucaklamamız gerektiğinde "canıım canıııım" diye birbirimize sarılıyoruz. Yani ben sarılıyorum, Elif de önceleri "ne yapıyorsun deli kadın" bakışı atıyordu, şimdilerde alıştı. geçenlerde sırtıma pışpış bile yaptı :)
Dışarıda yürüyüşe gittiğimizde de yanımda mutlaka bir kitap oluyor. 1-2 sayfa bile olsa bir şeyler okuyorum.
Kısacası Elif gün içerisinde oyun zamanı, uyku zamanı, yürüyüş zamanı diye düşünecek olursak ortalama 4-5 sefer kitapla haşır neşir oluyor. Bunların dışında keyfi iyi, oyuncaklarıyla kendisi oynuyorsa yüksek sesle kendi okuduğum kitabı okuyorum.
Tüm bunları tek ve yegane bir amaç için yapıyorum: kitap okuyabilmek (kendime)
Yani Elif bu kitap oku(n)ma kısmında yardımcı karakter de haberi yok.
Şuşu'yu okurken ""Bugün Şuşu'nun doğumgünüymüüüüüş" dediğimde hala "yaşasııın" nidasıyla kollarını kaldırıyor :)
Tüm çocuklara kitap okunmalı mı? Ne zaman ve ne tür kitaplar okunmalı? Bilmiyorum. Ben sadece içimden geldiği gibi davranıyorum.

Devamını oku »

1 Aralık 2014 Pazartesi

Şuşu'nun Hem Üç Tekeri Hem Dört Tekeri ve tabii bir de Can :)

Bazı kitaplar var, okudukça okuyasım geliyor.
Neden bilmiyorum her seferinde farklı bir duygu açığa çıkarıyor bende.
Bu ara mutluluk kaynağım da ŞuŞu :)
Sebebi de var elbette.
Şuşu'yu Elif'e o kadar çok okumuşm ki- cidden farkında değilim- Elif benim mimiklerimi, el-kol hareketlerimi kapmış. Bugün fark ettim. Bebeklere kitap okumak çok güzel ancak her kitap bu kategoriye uygun olamayabiliyor. Ya yazıları uzun oluyor ya konusu bebeğin ilgisini çekmiyor(buna kesinlikle inanıyorum) ya da resimleri cezbetmiyor. Halbuki Şuşu tam bize göre. Her sayfada birkaç cümle var, konusu çok eğlenceli ve resimleri de çok şekil :) Bir de yazarını tanıyorum diye hava atayım tam olsun. Gerçi herkes tanıyor Yıldıray'ı çünkü kendisi BDK'nın kapaklarından biri :)
Sevdiğim insanlardan harika işler çıkınca çok mutlu oluyorum.

Gelelim bugüne.
Bugün yine Elif'e Şuşu'yu okurken "yaşasııııın" diye bağırdığımda kollarımı kaldırdım(farkında değilim) bir baktım ki Elif sıpası da aynı şeyi yapıyor. Tesadüf heralde dedim. Birkaç denemeden sonra anladım ki durum tesadüf değil. Nasıl mutlu oldum anlatamam.
Çocuklar sahiden oyunun içinde öğrenirlermiş ya, sanırım o hesap. Yoksa "yaşasın" dendiğinde kollarını kaldırması için bir uğraş vermemiştim hatta bunun farkında bile değilim. (demek ki ben böyle şaşkın devam edebilirim halime)
1. kitap yani "Şuşu ve Üç Tekeri"nde Şuşu ile tanışıyoruz hem de doğum gününde. Yaklaşık 4-5 yaşlarında sanırım ve oldukça heyecanlı bir kız. Dayısıyla önce muhallebiciye gidiyorlar sonra da tabii ki oyuncakçıya. Ve oradan aldıkları üç tekerden eve gidene kadar inmiyor Şuşu. Hatta evde bile inmiyor üzerinden. Sonra da... Sonrasını anlatmayayım orası da size kalsın ama okuması/canlandırması pek keyifli. O yüzden "yaşasııııın" diyoruz :)

Bu kitaptaki muhallebici, üç teker, doğum günündeki aile birliği, nenenin/teyzenin/halanın ayrı ayrı söyledikleri gibi detayları çok sevdim. Nine tam bir nine :)
Resimlerdeki ayrıntılardan da bahsetmeden geçemem. Dayısının kapının önündeki yorulmuş dili dışarıda haline çok güldüm. ŞuŞu uyurken etrafındaki tüm oyuncakların da uyuması çok tatlı :) Oyuncakçıda resmen Moli ile Olaf ve Kedimiyo'yu gördüm, selam verdim onlara da. Ağaçta oturmuş örgü ören siyah bir karga var, onu keşfetmek bile keyif verdi.Hatta aynı kargayı Şuşu'nun penceresinde bile gördüm, gerçekten! Klasik bir ev halinde dede ve baba ne yapar? Tabii ki tavla oynar :) Hemen her karede yer alan minik yuvarlak oyuncakların birbirini çekiştirmesi de ayrı bir neşe katmış. Kısacası resimlerine bayıldım.

2. Kitabın beni bu kadar çok etkileyeceğini de hiç düşünmemiştim. "Dört teker" denince aklınıza ne geliyor, en başta onu sorayım. Benim aklıma yine bisiklet gelmişti hani kenarlarına destek yapılır ya, o sanmıştım. Halbuki Yıldıray'ın dört teker olarak adlandırdığı ve hikayede "normal/sıradan" olarak anlattığı şey aslında tekerlekli sandalye. Ve bu dört tekeri süren de Şuşu'nun parkta tanıştığı Can! Tanışma demişken işin içine azıcık aksiyon da girmiş olabilir. Bu kitapta en çok, Can ile Şuşu'nun sorgusuz sualsiz kaynaşmalarını sevdim. Hani biz büyükler çekiniriz hatta acırız yaklaşamayız ya çocuklar hiç öyle değil. Bence bu güzel bir şey ve bu kitaptaki bu "sıradan"lık bana farklı ufuklar kattı. Kitabın sonunda "anne/baba ve öğretmenlere" diye bir bölüm var; onu özellikle buraya eklemek istiyorum. Bence bu metni hepimiz okumalıyız.

Geçen gün Elifle yolda yürürken yanımızdan tekerlekli sandalyeli bir teyze geçti. Elbette ki kaldırımda gidemiyordu çünkü kaldırımlar bizim gibi yayalar için değil, olsa olsa şekil amaçlı yapılmış şeyler ne yazık ki. Yani mecburen ikimiz de yoldan gidiyorduk ve arabalar geçtikçe kenara çekiliyorduk. Bana gülümser gibi olduğunu hissettim. Önceden olsa belki daha çok çekinirdim ama Şuşu'yu okuduktan sonra ben de teyzeye kocaman gülümsedim. Yanlış anlamayacağını bilsem onunla konuşmak isterdim. Tekerlekli sandalyede olduğundan değil ama bu kadar insan içinde bize kendisi ilk önce gülümseyen nadir biri olduğundan. Aslında bu konuda söyleyecek çok lafım var ama yeri burası yani bu kitabın olduğu sayfa değil, bambaşka bir yazıda içimdekileri dökmek istiyorum.


"Bunun neden pedalı yok?" diye sordu Şuşu.
"Bu bisiklet değil, tekerlekli sandalye de ondan, akıllım" dedi çocuk."

Gelelim çizimlere, yaşasııııın :) (Bu ara bizim evin en favori cümlesi)
İlk kitaptaki 3 minik oyuncak bu kitapta da var :) Unutmadan şunu da söylemek istiyorum; bence resimli çocuk kitaplarında çizerin başarısı çocuklar okuma-yazma bilmediği dönemlerde (belki 3-4 yaş civarında) onların sadece resimlerine bakıp o kitabın dünyasına girebilmelerinden geçiyor. Ve bu kitap da bunu çok iyi başarıyor. Şuşu hareketli bir kız ve dur durak bilmiyor; bu çizimlerde o kadar tatlı yansıtılmış ki her sayfada bir hareket var :)
Parkta geçen bir sayfada arkada görme engelli iki kişiyi ellerinde çubuklarıyla fark ettim. Çok minik bir detay gibi belki ama aslında değil.
Zıplayan kurbağaları da çok sevdim.
Şu 3 minik oyuncak bana sanki Şuşu'nun tüm kitaplarında olacak, bu da bir devamlılık sağlayacakmış gibi geldi. "Yaşasııın" :)
 Aklımda sorular olunca "1 kitap 1 Mektup" etkinliği düzenliyorum biliyorsunuz hatta Yıldırayla "21 Sıradan Şeyin Sıradışı Tarihi" kitabı ve "Dünyalı" dergi olarak iki tane röportajım var. İşte tam da o sebepten Şuşu ile soru sormaya çekindim. Ama kim bilir belki Şuşu'nun birkaç kitabından sonra kapısını çalabilirim :)
Bu kargaya da bayıldım :)

Devamını oku »

24 Temmuz 2014 Perşembe

Kitap Okuma Rutini (#bugünneokuduk)

Elif'in hayatında kitapların olmasını çok istediğim için ona hamileliğimden beri kitap okuyorum. Ona ilk aldığım kitap YKY'nin Kış Masalları kitabıydı; kış geldi geçti biz kitabı bitirdik. Derken bahar geldi; Bahar Masallarını okumaya başladık. Henüz bitirmedik ama sanki kış masalları daha mı güzeldi ne :)
Doğuma girerken de Elif'e "Başka Bir Anne"yi okumuştum; onun yeri bizde çok özel.
Doğumla beraber kitap okuma rutinimiz epey aksadı çünkü Elif uyuduğunda ben de uyuyordum. Elif uyanıkken de fırsat olmuyordu. 2. ay biterken ona sabahları  kendi kitaplığımdaki kitaplardan okumaya başladım. Ertesi gün de okudum. Bir sonraki gün de okudum...Ve bu böyle devam etti. Neden bilmiyorum; okuduklarımızı "#bugünneokuduk" etiketiyle paylaştım instagramda ve fark ettim ki bizim gibi bebeğiyle kitap okuyan anneler oldukça fazla. Bu çok hoşuma gitti. Yeni kitaplar öğrendim, yeni insanlarla tanıştım.
Bana en çok "ne zamandır bebeğinize kitap okuyorsunuz?" sorusu geldi; "Elif ne tepki veriyor" dendi.
Tracy Ablanın rutininden biraz uzakta olsak da bizim de kendi içimizde bir rutinimiz var elbette :) 
Genelde sabahları, karnımızı doyurduktan sonra uykuya geçmeden önce boş vaktimiz oluyor. (nasıl? biri uyku mu dedi; hem de Elifle uykuyu aynı cümlede mi kullandı? şaşkın biridir o ya :) Kütüphaneye birlikte gidip "günün kitabı"nı seçiyoruz. Elif genelde ana kucağında oluyor bazen de oyun alanında. Kitabı mutlaka ona göstererek okuyorum. Okurken çoook uzun cümleleri kısaltıyorum. Mutlaka ve mutlaka canlandırma ve abartma yapıyorum. "Koooocamaaaan bir evmiş" gibi...Dikkati dağıldı ya da sıkıldıysa hikayeyi ben kısaca toparlayıp bitiriyorum. 
Kitaplığımızda bizi bir müddet daha götürecek kadar kitap var. Peki ya sonra? İkinci,üçüncü,onbeşinci tekrarlara başlarız :) Yeni kitap almayı zaten her kitapsever gibi ben de seviyorum. Ah bir de güncel kütüphanelerimiz olsa... Çocuk kütüphanesi hele ki :)
Bir ara "çocuk kitapçısı" mı açsaydık demiştim ama düşününce hemen vazgeçtim. Kitaplarla-çocuklarla ilişkimin "satış" kısmında olmasını pek istemiyorum. İstanbul'da olan ve benim tee buradan takip ettiğim çocuk kitapçıları da sürekli atölye çalışmaları yapıyor. Bu güzel bir şey ama benim çekingen tarzım buna yatkın değil. En güzeli "çocuk kütüphanesi" :) İçindeki her şeyin ücretsiz olarak kullanılabildiği, kitap okuma saatlerinin olduğu vs. 
Nereden nereye uçtum.. Biri beni durdursun :)
Geçenlerde BDK Yıldıray şöyle bir yorum yapmıştı: " çocukların ne okuduğunun önemi yok;yeter ki sizi de bir şeyler okurken görsünler. bu bir broşür de olabilir dergi de." Katılıyorum. (Yıldıray, umarım söylediğini doğru hatırlıyorumdur :)
Hangi yaşta hangi kitapların okunduğunu ben kalın çizgilerle çizmiyorum.
Sadece biraz daha nitelikli kitapları tercih ediyorum.
Bunlar neler derseniz de BDK'nın listesine bir göz atın derim.(ve elbette Dünyalı dergiye de)
Benim  sevdiğim bir şeyi başkası sevmek zorunda da değil ayrıca.
Ben Ayşegüle (ilkokul anılarıma gitmek lazım) -henüz okumadım ama kitabevinde inceledim- Cemile'ye, bir şeylerin "süper" gösterilmesine, çocuğa "yatmadan önce dişlerini fırçalamalısın"lı cümlelerin kurulmasına da dayanamıyorum. O kitap anında kapanıyor.
Çocuk kitabı dediğin, bence, hayatın içinden olmalı. Çocuklar okulu da asmalı, yaramazlık da yapmalı, keşfederken başını derde de sokmalı (Clementine gibi). Yoksa herhalde tek tip bireyler olur çıkarız.
Bebeğine/çocuğuna kitap okumak isteyen anne/babalara tavsiyem öncelikle kendileri iyi birer okuyucu olsunlar. İlla herkes klasikleri okumak zorunda değil. Sevdiğiniz bir tarzda okuyun. Ve lütfen kimse vaktim yok demesin olur mu :) İstense -yani kitap bir acayip heyecanlıysa- tuvalette geçirilen 5 dakikalarda bile okunabilir.Ben de Elifi slingde uyutmaya çalışırken sallanarak okuyorum :) Benim için de yeni bir tarz :)
Kitabevlerini gezin, kitabı koklayın, sevin,okşayın. Ben öyle yapıyorum :) Çocuğunuzun kitabı sizin gibi sayfaları yırtmadan kemirmeden okumasını beklemeyin, ona böyle bir şey yaparsa da kızmayın. Hepsi birer yaşanmışlık olacak.
Bir de benden tavsiye, birlikte kitap okuduğunuz an'ları saklayabilmek için video/fotoğraf çekin :) Yanlarına da tarih atın.
Bunu her gün yapmak zorunda değilsiniz aslında. Fırsat buldukça...
Bizim rutinimiz şimdilik böyle. Biliyorum ki ilerde farklı rutinler eklenecek hayatımıza. Son çıkan bir kitap eve geldiğinde "ilk kim okuyacak" yarışı olacak  mesela :) (evet evet olsun)

Sahi, sizin çocuğunuzla kitap okuma rutinleriniz neler? Birlikte neler okuyorsunuz, kitapları nereden seçiyorsunuz?
HERKESE CLEMENTİNE TADINDA; NEŞELİ /KİTAPLI GÜNLER :)
Devamını oku »

15 Mart 2014 Cumartesi

Elif'in Kitaplığı #1: Denizyıldızı Kayası (Arkadaşım Balina)

Bu kitap, Elif'e aldığımız ilk kitap değil.
Bu kitabın bir alınış sırası yok ama hikayesi var elbette.
Kızılaydaki kitapçıları gezmeyi çok seviyorum hele ki vaktim bolsa ve kimseyle buluşmayacaksam yani saatin önemi yoksa :)
Saate bakarak geçirilen bir kitapçı gezisi pek keyifli olmuyor. Bir de ben yalnız gezmeyi seviyorum kitapçılarda. Bunu bilen ve beni kitapçılarda "kaybeden" sevgili karabalığıma da yeniden teşekkür edeyim.
İşte o günlerden birinde Kızılay'da Sakaryadaki ufacık tefecik İş Bankasının kitapevine de uğradım. Oradaki beyaz saçlı amcayı da çok seviyorum. Yalnız mekan o kadar arada kalmış ki gerçekten nereye gittiğinizi bilmeniz lazım yoksa yolunuz tesadüfen oraya düşmüyor. Yetişkin kitaplarına en en en sonra bakmak gibi bir alışkanlığım oldu uzun yıllardır, sebebi bilinmez :)
Amca da beni tanıyor artık düşünüyorum çünkü ne zaman gitsem çocuk kitaplarıyla dolup taşıyor elim avcum.
Kitapçıları gezerken yepyeni kitapları keşfetmeyi kim sevmez ki?
Ben çok heyecanlanıyorum öyle durumlarda ama ne yazık ki eğilmekte son zamanlarda biraz sorun yaşadığımdan alt raflara konan kitaplara sinir oluyorum çünkü aklım onlarda kalıyor.
DenizYıldızı Kayası da pek altlarda olmasa da saklanmış bir yerlerdeydi. Denizkızlarını ve onların hikayelerini çok severim,içimi mutluluk kaplar. Hatta hep bir deniz kızıyla tanışmak istemişimdir.
Bu kitap 4 seriden oluşuyormuş. Ben şimdilik 1 kitabını Elif'e bir kitabını da başka bir arkadaşa aldım.
Geçen gece de Elif'e okumaya başladım,sonra uyuyakalmışım :)
Ertesi gün kaldığımız yerden devam ettik ve bu keyifli hikayeyi ikimiz de çok sevdik. "Tombik" isimli yavru balinanın hareketlerine Elif'in de dalgalanmalarıyla eşlik etmesi çok hoştu.

Kitabın konusundan bahsedecek olursam;
Spirulina, kardeşleri Derin ve Nilsuna ile Denizyıldızı Kayasında canı çokça sıkılarak oturmaktadır. Kardeşleri onunla oynamak istemez çünkü saçlarının bozulmasından korkarlar. Spirulina da gümüş balıklarıyla yüzmeye çıkar ve yolda karşısına "Tombik" isimli yavru balina çıkar. Annesini kaybettiği için üzgündür, minik kız da ona yardım edebilmek için balina şarkısını söylemeyi teklif eder. Gümüş balıklarıyla beraber tatlı bir deniz şarkısı söylerler ancak tam o sırada tehlikeli balıkçıların ağına yakalanırlar. Onlardan nasıl kurtulurlar, Tombik annesine kavuşur mu kısımlarından bahsetmeyeyim.
Hikaye oldukça neşeli, çizimleri de hikayeye canlı bir şekilde eşlik ediyor. Bazı yerlerde şarkıların olması hikayeyi canlandırmak açısından bence güzel bir fikir. Benim acayip çatlak sesimde bile minik yavru Elif "bir sus anneciğim" demedi, sağolsun :)

Kitap boyunca isimlere takılmadan edemedim yalnız. "Spirulina" tamam da "Derin" ve "Nilsuna" nedir; onu anlayamadım...Orijinallerini merak ettim aslında.
Yazarın sayfasına bakmak isterseniz burada

DENİZKIZLARIYLA ŞARKI SÖYLEMELİ KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM(Z)
Devamını oku »

11 Mart 2014 Salı

Elif'in Kitaplığı :)

En büyük hayallerimden biri yavrumla birlikte kitap okumak.
Önceleri belki ben ona okurum masallardan ama sonra o da okumaya başladığında benim elimdeki kitapları hevesle kapar ve "serinin son kitabı mıııı??? Önce ben okuyayıııııım" diye heyecanlanır; yani zihnimde böyle bir sahne var :)
Kitap okuma alışkanlığı sonradan edinilebilir bir şey diye düşünüyorum yani "böyle geldik böyle gidiyoruz" cümlelerine gerek yok. Ama elbette ki niyet önemli. Yani bir şeyi yapmayı ne kadar istiyorsun?
Aileleri kitap okuyan çocukların bu alışkanlığı edinmesi daha kolay oluyormuş, öyle yazıyor kitaplarda. Belki de doğrudur bilmiyorum.Bence kitap okumak oldukça kişisel bir deneyim, bambaşka bir dünya.
Elif'in de bu dünyada olmasını elbette ki çoook isteriz.
Zaten televizyon olmayan bir evde çocuk hayal dünyasını zenginleştirecek oyunların haricinde kendini kitapların arasında bulmazsa bir garip olur herhalde :) Elbette bu durum ters de tepebilir ama ben buna inanmıyorum.
İnanmadığım için de Elif daha minicikken (yani tıbben bizi duymuyorken ama bence duyuyorken :P) ona harika bir kitap aldım.(sonra söyleyeyim hangisi olduğunu) Ve kıskandım :) İlk defa değildi bir başkasına çocuk kitabı alışım ama fark ettim ki evde bundan sonra "Elif'in Kitapları" da olacaktı... Elbette ki güzel bir şey ama tuhaf hissettim. Ve yavaş yavaş onun kitaplığını hazırlamaya başladım. Yani alışverişlerde sadece body-tulumlara bakmadım... Onu tanıdığım kadarıyla nelerden hoşlanır diye düşünerek mini bir kitaplık oluşturdum yavruma. Benim kitaplarım/Elifin kitapları diye bir ayrım yok tabii ki :) Şimdilik ona özel bir şeyler olması,üzerinde onun adının yazması hoşuma gidiyor. İlerde o kitaplıktaki kitapların hepsi onun olacak hatta yeri gelecek dişlerini onlarla kaşıyacak biliyorum :)
Benim sesime farklı babasının sesine farklı tepkiler veriyor. İnşallah doğduktan sonra da ona masal okumaya devam ettiğimizde karnımdaki huzurlu hallerini hatırlar.
Zihnimde şöyle bir görüntü var; tabii yanında bir "karabalık"ın da olduğu :)


Elif'in Kitaplığından ara ara ses vermeye devam edeceğiz.
Sizin yavrularınızın kitaplarla arası nasıl? Siz de ona özel bir kitaplık hazırlamayı düşündünüz mü?

HERKESE KİTAPLARLA GEÇECEK DOLU DOLU GÜNLER DİLERİM(Z)
Devamını oku »