Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




ebeveyn kitapları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ebeveyn kitapları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Anneliğin Ötesinde :)

Yıllar önce “aman doktor derdime bir çare” demekten vazgeçmiş hayatımı altüst eden migren için “alternatif” yollar arayışına girmiştim. Bunlardan biri de “refleksoloji” idi. Biraz da çekinerek gittim bu eğitime çünkü ben çok gıdıklanırım J
Güzel geçen 1 saatin ardından yanımızdakilerle eş olmamız istenmişti. Benim eşim de bol gülüncüklü neşe dolu bir insandı. Ben sanıyordum ki oraya sıkıntısı olanlar gidiyor. Halbuki bu bayan grubun negatifliğini bile silip süpürmüştü. Enerjisini çok sevmiştik. Eğitmen herkese tek tek “neler yapıyorsunuz, kimsiniz” vs. dediğinde onun verdiği cevaplara inanamadık. İki tane çocuğu vardı, şarkı söylüyordu ve “Alternatif Anne” diye bir sitenin kurucusuydu. Benim tanıdığım iki çocuklu anneler mutsuz olur, evde oturur(en azından şarkı falan söylemez) / memurluk yapar ve kendi annelerinden öğrendikleri ne varsa onu uygularlardı J “Alternatif Anne ne ola ki?” diye kurstan sonra üşenmeyip google’da aratmış; konular o zaman –doğal olarak- hiç ilgimi çekmediği için “hıı iyiymiş” diyip sayfamı kapatmıştım. O sayfa tekrardan yıllaaar sonra açılacaktı. “Annelik nasıl bir şeydi?” soruları üzerinde düşünürken- ki düşünmeme pek gerek yokmuş; zaten bebeğin kucağına düşünce ne olduğunu kıyısından yakalıyormuşsun- karşıma hep “Alternatif Anne” sayfası çıktı. Refleksoloji eğitiminde eşim olarak çalışma yaptığımız kişi de “Gülüş Türkmen” olarak tam karşımda duruyordu. Bu arada bir kitap yazmıştı: “Anneliğin Ötesinde” isminde.
Hani bazı kitaplar vardır devamlı karşınıza çıkar ama almak/okumak için doğru zamanı bekler. İşte bu kitap da benim için öyle oldu. Hamileyken de bir dolu okumuştum anne/çocuk/hamilelik üzerine olan kitaplardanve tabii ki ilk günlerde okuduklarımın çoğunu hatırlayamamış fırsat buldukçabir kez daha okumuştum. Bir ara o kadar çok kafam karıştı ki Krap amca ile Tracy ablayı rüyamda tartışırken gördüm. “Durun yahu benim için kavga etmenize gerek yok. İkizinizi de okudum ve sadece aklıma yatan kısımları uygulamak istiyorum ben.” Diyip uyandım.
“Tarihin Işığında Trendlerin Gölgesinde Çocuk Büyütmek, ne demek acaba?” diye meraklanıp kitabı aldım. Okumaya henüz başlarken aradığım kitabın bu kitap olduğunu hissetmiştim. O kadar çok görüş/anlayış/ yorum/yönlendirme vb. vardı ki etrafta. Sanki birini yapmasanız “kötü anne” olacaktınız. Hele ki sezaryen konusundaki çekincemin en çok bu garip “mahalle baskısından” olduğunu fark edip –neyse ki doğumdan önce- şartlarım normal doğum için uygun olmadığından gayet de güle oynaya sezaryene girmiştim. Belki ben öyle hissediyorum dedim. Yani etrafta “aa normal doğum yapmadın mı? Sütün yetiyor mu? Mama verdin mi?”vb. diyen bir güruh yoktu. Ama yakınımdaki annelerle konuştukça herkesin bir şeylerden çekindiğini ve anneliğini “gönlünce” yaşayamadığını fark ettim. Evet “bilgi kesinlikle güç”tü; ancak bu güç bizi mutsuzluğa da götürmemeliydi. Her şeyin “en ama en ama en doğalı”nı yap(a)mıyorsak kendimizi suçlu hissetmemeliydik; değil mi J “Bilmem kim şunları yapmış”; “ben niye yap(a)mıyorum” diye hayıflanmamalıydık. Herkesin “anneliği” kendineydi J
İşte bu kitabı okuyunca içime biraz su serpildi; biraz rahatladım. Çünkü hangi kitabı okusanız sizi bir yerlere çekmeye çalışıp “en iyi yöntem bu; yoksa sen hala uygulamadın mı?” diye bir garip hissetiriyordu. Ya da tuhaf olup her şeyi üzerine alınan acemi loğusa anne ben miydim J
“Annelik içgüdüleri” sanırım biraz da bu tarz durumlarda ortaya çıkıyor. Yani bilinçli olmak için okumak güzel ancak neyi ne kadar uygulayacağınıza bebeğinizle beraber siz karar veriyorsunuz ve bundan da suçluluk duymuyorsunuz. Bu demek değil ki “ohh ben her şeyi canım istediğinde yaptım; benden rahatı yok”. Ama kimsenin benim gibi normal doğumu çok çok isteyip şartları sezaryen oldu diye üzülmesini istemem. Şanslıydım ki dediğim gibi bunu önceden fark edip bunun bir madalya yarışı olmadığını anladım. Gülerek girdim ameliyathaneye hem de elimde pandalarımla J  

Kitabın sonsözünde "Annelik, bir kadının kendini baştan yaratması için altın bir fırsattır." diyor. Bu sözü de en az "Annelik tarzınız, yaşam tarzınızdır" kadar çok sevdim.
Rahat/ pimpirikli/korumacı/ sevecen/ sabırlı vs. olmamız bir yaşam tarzı neticede. İnsan "anne olunca" bir taraftan "nasıl biri" olduğuna da ayna tutuyor.
3 ayda anladım ki gerçekten annelik, hayatımın en önemli dönüm noktalarıından biriymiş.Diğeri de ergenlik ve evlilik olabilir, bilmiyorum :)
Kim bilir belki bir gün sevgili Gülüş Türkmen'in "Çocuğumla Nasıl Konuşursam Beni Dinler" isimli atölyesine de katılma şansım olur :) (ki bunu Elif büyümeden yapmak daha mantıklı sanırım :)
Kitabı okuyanların yorumlarını merakla bekliyorum.

HERKESE KENDİ ANNELİK MACERASINDA KOCAMAN MUTLU/SABIRLI GÜNLER :)





Devamını oku »

30 Mayıs 2014 Cuma

Anne Olmak :)

Anne olmak neydi ki; yaşamadan önce hiçbir fikrim yoktu.Nasıl olsundu? Annelik tuhaf bir hormondu ve kanınıza karıştığı zaman bir daha da gitmiyordu(zaten gitmesindi :)
Bebek fikri varla yok arasındayken "Anne Olmak" kitabını almıştım. Çok heyecanlı bir şekilde çabucak okumuş, bana fikir vereceğini düşünmüştüm. Kapağını kapattıktan sonra derin bir "amaaaan"dediğimi hatırlıyorum. O "amaaan"ın asıl sebebi de içinde yazanların pek işime gelmemiş olmasıydı.(şimdi daha iyi anlıyorum) "Yaparım ki ben bu işi" demiştim.
Yani okudum, anladım, "herkes yapıyor"du; ben de yapardım... Nesi vardı ki bu işin bu kadar büyütecek?
Hamileyken de 9 ay boyunca hazırlanmış, zihnimde canlandırmış, kitaplar okumuş, tecrübelilerle konuşmuştum. Kılıç kalkanla kuşatmıştım kendimi.
"Anne-baba olmak; emek ister, çaba ister, sabır ister." İşte bu harika cümleyi hamileyken okuduğumda "pöff"lediğimi hayal meyal hatırlıyorum. Şimdiyse kalın kırmızı kalemle altını çizdim. Kendime göstermekti sanırım niyetim. Hani şimdiye kadar anlamadığım bir yer olduysa diye annelikte. Özeti gerçekten de bu cümlede saklıydı. Kitabı bebek sahibi olmadan önce de bebeğinize kavuşunca da okumanızı tavsiye ederim. Sevgili Haluk Yavuzer'e her satırda sevgilerimi gönderdim.İlk bölümde 5 anneyle yapılan röportajdan kısa bir bölüm var. Onların annelikle ilgili düşüncelerine yer vermişler. Anladım ki herkes farklı bir hikaye olsa da özü hep aynı: emek, çaba ve sabır :)


Geçenlerde anneme "benden anne olmaz sanırım" dediğimde gülerek "olmuş bile" dedi; kucağımda Elif vardı ve ben onu sıkıca sarmıştım.
Annelik neydi nasıldı ne yapmak lazımdı hiç bilmiyorken şimdi bana her gün boncuk boncuk bakan bir çift göze milyon kez şükredip "e ben seni çok seviyorum yahuu" diyorum.
Biliyorum çok acemiyim ama ilk günlerime baktıkça oldukça ilerlediğimi fark edebiliyorum.
Elif'in altını bile değiştirmekte zorlanıyordum -ki bunda dikişlerin rolü büyük, oh suçu da onlara attım rahatladım :)-
Yapabildiğim tek şey ona sıkıca sarılmak, onunla konuşmak ve kucağıma her aldığımda sevgimi paylaşmaktı.
Aslında gerçekten önemli olan da bunlarmış, şimdi daha iyi anlıyorum.
Yani altını değiştirmeyi, gazı varsa omzuna alıp sırtını sıvazlamayı, uykusu gelmişse uyutmayı bir şekilde öğreniyorsun.
O zamanlar anlayamamıştım, "ben niye yapamıyorum böhüüüüü" diye etrafta dolanıyordum, cidden :)
Hoş ben hala Elifi uyutamayan yani uykuya en zor geçiren kişiyim, bravo. Gerçi beni besin kaynağı olarak görüp kucağıma her geldiğinde "işte bu koku yemek kokusu, e o zaman ben uyumayayım da karnımı - tok olsam da- yine doyurayım" hallerinden de kaynaklanıyor (ya da ben kendimi kandırıyorum) Maşallah babasının sakin enerjisini de şöyle yorumladığını varsayıyorum: "ahaa bu kokuda bir dinginlik var, az kestireyim şurada zzzzzzz" :) Bence güzel bir paylaşım.
Nereden nereye geldim yine.
"Anne Olmak" kitabını tanıtmak değil aslında amacım. Ama hala anne olup okumayanınız varsa tavsiye ederim. Kitap, bilmediğin(m)iz bir şeyden bahsetmiyor; yani yepyeni bilgilerle aydınlanmıyorsunuz. Sadece "anne olmak" üzerine güzel bir derleme/toparlama/iç dökme/işte bundan bende de var halleri yaşatıyor.
Anneler Günü de geldi geçti.
İtiraf edeyim benimki oldukça kötüydü yani gün içerisinde yaptıklarım, Elif'in o günkü tavan yapan halleri vs.
Özel günleri -doğum günleri hariç- kutlamam da sevmem de. Gerçekten yapay geliyor. Evlilik yıldönümünde balkonda çekirdek çitleyen bir insanım :) (ilkinde bu arada, o kadar yani :)
Anneler Gününde o kadar çok arayan, soran, hediye veren oldu ki utandım. E haliyle hoşuma da gitti, gururum okşandı. "İyiymiş ya bu özel günler" diyecektim ki "anneliğin" gerçekten tek 1 günde kutlanamayacağını yaşayarak anladım. Hem zaten en iyi öğrenme şekli değil midir "yaparak-yaşayarak" öğrenme?
(O değil de Babalar Günü yaklaşıyor, farkında mısınız :)
Anne olmak ile ilgili söylenebilecek biiiiiiir dolu güzel söz var-dır eminim ama benim için en anlamlısı cidden Elif'in hissettiği her şeyi -sıkıntıyı(yoksa o gaz çıkarınca ben ondan daha çok rahatlayamazdım), gülüşü, heyecanı, keşfetme halini, merakını- teee içinde derinlerde hissetme haliymiş.
Tamam şimdilerde biraz kolik de var hayatımızda ama inş. bunun geçici bir dönem olduğunu, ebeveynliği -aman da ne güzel- level atlayarak yaşadığımızı söyleyebilirim.
Dilerim bu güzel duygu isteyen herkese nasip olur...

HERKESE SÜPPPER GÜZEL HAFTA SONLARI :)
Devamını oku »