Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




16 Şubat 2014 Pazar

Tatlı Bir Melodinin Adı: Elif :)

Yeeepyeni bir döneme girdiğimizden bahsetmiştim.
Peki bu dönem nasıl gelişti, neler oldu neler bitti?
Yaz ortasındaki sıcaklarda tatil hazırlığı yaparken bir "çift çizgi" çıktı karşımıza. 
Ben böyle bir haberi acayiip salya sümük karşılayacağımı düşünürdüm, neticede büyük bir haber.
Yok, olmadı.
Ben bildiğin şoka girdim, girmişim.

Kaynak: burada
Neyseki evdeki kara balık benim yerime de sevindi, hopladı, zıpladı, havalara uçtu.
Bende yine tık yok.
Şaşırıyorum çünkü ben daha miniğim kendi gözümde.(ufalayım da cebinize gireyim,1 ay sonra 29'u bitiriyorum :)
Sonra aklıma "e birlikte büyürüz" gibi bir şey geliyor. Hemen arkasından da "gerçek midir ki bu test" gibi bir ciddiyet.
İlk aklıma gelen komiktir ki hangi kitapları ona öncelikle okuyacağım oldu.
Peki ya tatil, yaz, sıcaklar ve bizi bekleyen aile ziyaretleri???
Kafam allak bullak hadi normal; mideme ne oluyor?
Bir çift çizgi gördün diye hemen şartlanmış gibi niye bulanmaya başladın?
Yok canım benim sahiden şuraya bir uzanmam lazım, başım falan dönüyor.
E ben bugün su da az içmiştim.
Dur hemen uzanmayayım da sen bana 1 bardak su ver.. Hatta 1 şişe ver, ancak yeter :)
Peki şimdi ne yapmalı?
Gelmesini çok istiyorduk ama ne zaman geleceğini de bilmiyorduk.
Hazır mıydık?
Hele ben...
"Mutlu anne, mutlu bebek"ti ya; ben mutlu muydum peki?
Hay benim şaşkın kafam.. Tabii ki mutluydum, hatta daha ne istiyordum?
E işyeri???
Orada çok mutsuzum bak, hele bir de sigara içiyorlar!!!
Dur ben şimdi bunları düşünmeyeyim de su içmeye devam edeyim.
Tuvalete daha mı sık gider oldum ne? (O kadar suyun da bir şekilde çıkması gerekiyor tabii)
İlk kime söylemeli?
Ya da söylemeli mi?
1 çift çizgi ile yollara dökülür mü?
Neyse ki dökülmedik.
Bekledik, bekledik.
Beklerken bir dolu sancı çektik, içinde bolca uçan kelebek olan :)
Bu arada annem ısrarla bizi yazlığa bekliyor, yıllardır gitmediğim için bana hafif kızgın,bu sefer başka bir mazeret daha kabul etmeyecek.
De...
Ben nasıl gideceğim o kadar yolu?
Yol sanki bir anda Ankara'dan Mersine değil de Kuzey kutbundan Güney kutbuna uzandı.
Midem fena, ne yesem bulanıyor.
Her şey ve herkes birden kokmaya başlıyor hem de çöplük gibi.
hele ki ben.
Duştan çıktığımda bile kokuyorum, aman yarabbi!
Bir cesaret aradım annemi. Ondan hazırlıkların son durumunu öğrendim, içimde bir sıkıntı nasıl söyleyeceğim diye,birden : "Biz galiba gelemeyeceğiz" dedim. (Bu arada ertesi gün orada olmamız gerekiyor plana göre)
Annemden derin bir sessizliği takip eden sert bir soru: "neden!!!???"
Yüzyüze mi olsak daha kolay-dı yoksa telefonda mı?
"Galiba anneanne oluyorsun" deyiverdim.
Galiba mı?? O ne yahu?
Annemin ses tonu, sesi,muhtemelen yüzü bir anda değişti. "Aaaaa gerçekten miii?" :))
Gitmediğimizi bu kez bozulmadı çünkü ortada bir çift çizgi ve ona eşlik eden şiddetli mide bulantıları vardı.
Sonra gelsin "teyze oluyorsun, hala oluyorsun, babaanne oluyorsun.." konuşmaları.
Kısaca ilkini atlattıktan sonra gerisi daha kolay-dı.
                                                                                ***
Aradan geçen zamanı da belli kategoriler altında anlatmaya niyetim var ama bu yazının başlığına da konu olan melodiyi ayrıca paylaşmam gerek...
Allah nasip ederse;
Kızımızın adı Elif olacak :)
Kaynak: BİZ :)
Ona o kadar çok ismiyle hitap edip bir şeyler anlatıyoruz ki doğduğunda "Elif" dediğimizde dönüp bakmazsa bozulacağız ha :)
2 Balık hayatımıza "1 Ana Balık/ 1 Kara Balık" olarak devam etmeye niyetliyiz,bakalım.
Merak edenlere.. Lokum da hala bizimle.

Diğer Elifli yazılarda buluşmak üzere...
Herkese mutlu hafta sonları :)


Devamını oku »

15 Şubat 2014 Cumartesi

Koca Sevimli Dev :)

Ne zaman ki bir kitabı okumaya niyetleniyorum;o kitap kalıyor... Öyle garip bir durumum var.
Ama ne zaman ki canım bir kitap çekiyor ve kitaplıkta dolanıyorum;işte o an gözgöze geldiğimiz kitap "şimdi zamanı" diyor.
Kısaca benim için her kitabın belli bir zamanı var. O yüzden yani kitaplıkta bir dolu okunmayı bekleyen kitap var :)
Bugün de öyle oldu. Bambaşka işler yaparken sıkıldığımı fark ettim. Canım tam anlamıyla güzel bir çocuk kitabı okumak istiyordu.
Ve bu kez karşıma Roald Dahl amca çıktı. Onu bu kadar çooook sevmeme rağmen hakkında galiba hiç yazı yazmadım, tuhaf.
İngilizcesi kısaca BFG (Big Friendly Giant) olan kitabın Türkçede de kısaltması KSG :) Tüm kitap boyunca "Koca Sevimli Dev" diyemezlerdi herhalde.
1 kez Roald Dahl okumuş ve sevmiş olmak demek bence istisnasız tüm kitaplarını sevecek olmak demek aslında.
Lafı bu kadar dolandırdığıma göre yine çok sevmişim kitabı :)

Kitabın hikayesinden kısaca bahsedip daha çok ben nerelerini sevdim,bayıldım oralara geçeyim.
Sophie isminde yetimhanede kalan minik bir kız var. Bir gece uyumaya çalışırken dışarıda garip bir sessizlik olduğunu fark eder. Yataklarından tuvalet için bile kalkmaları yasaktır ama o dışarıda ne olduğunu çok merak etmektedir. Perdenin ucundan dışarıyı gözetler ve o anda kocaman bir devin karşı evdeki bir çocuğa borazanıyla bir şeyler üflediğini görür. Ama o da ne! Dev de onu görmüştür...
Koca dev onu kaçırır ve kendi yaşadığı yere götürür. Sophie dev tarafından çiğ olarak ya da belki haşlama bilemedin kızartma şeklinde yenilmeyi beklerken bu devin insan yemediğini öğrenir :)
Yaşadığı yerin hemen dışındaki ondan daha da büyük tam 9 dev vardır ve onlar insan etinden pek hoşlanmaktadır. Her gece farklı ülkelere gidip insanları gece vakti kaçırarak bir güzel mideye indirmektedirler. (Ama Danimarkalılar hariç; onların eti lezzetli değilmiş...)
Sophie ve dev bu durumdan rahatsızdır ancak akıllarına bir şey gelmemektedir.
Derken bir gün koca kulaklı sevimli devin yaptığı rüya kavanozlarını kullanarak bu kötü kalpli 9 devi insanlardan uzak tutacak bir plan gelir aklına minik kızın. Bunun için İngiltere Kraliçesine küçük bir ziyaret gerekmektedir. Ama nasıl? :))
                                                                      ***
Çocuk kitaplarına belki bir alt sınır koymak gerekebilir ama üst sınıra gerek yok sanki. Yani bu kitap için "uygun görülen" yaş 9-12 imiş. 13 yaşındaki bir çocuğun, 23 yaşındaki bir gencin... ve daha bir dolu insanın Roald Dahl'ı bayılarak okuyacaklarına eminim.
Kitabın İngilizcesi de elimde var ancak cesaret edip okuyamadım acaba sıkılır mıyım anlamadığım yerler çok olursa diye. Matildayı sadece İngilizcesinden okumuş ve gayet güzel anlamıştım ama bu kitapta inanılmaz farklı bir durum var; o da KSD'nin konuşma şekli. Okula gitmediği için konuşması oldukça bozuk ve bir çok şeyi karıştırarak söylüyor. İyi ki de öyle yapıyor. Kitabın hikayesinin dışında çok hoş bir orjinallik katmış bu durum.
Minik kızın ara ara bu konuşmaları düzeltmesine KSD sinir oluyor ama Sophie'nin ona "bayılıyorum senin bu konuşmana" demesiyle de mest olup, çocuklar gibi seviniyor.
Sadece konuşma şekli değil, olaylara yaklaşımı da bir hayli sevimli :)
Kitapta hiç unutamayacağım bir bölüm ise kısa bir süreliğine ayrıldıklarında Koca Sevimli Devin Sophie'nin yanağına tatlı öpücük bırakması ve kızın gözünden süzülen gözyaşı oldu...
Oldukça keyifli, bol gülmeceli, ara ara mesajlı ("insanoğlu kendi türünü öldüren tek hayvan" denmesi gibi) harika bir Dahl kitabı.
En sevdiğim Matilda diyordum ama bu sevimli dev de hiç fena değil :) Ben de Sophie gibi o koca kulaklarında yumuşacık bir yolculuk yapmak isterdim...
Kaynak: burada
Bu kitabın filmi çekilse nasıl olurdu diye kıvrandım okurken. Muhtemelen ve mecburen bazı yerler eksik kalırdı. Ben zihnimde canlandırdığım Sophie ve KSD ile yetineyim şimdilik :) (Çizgifilmini de BDK bulmuş; merak edenler buradan izleyebilir)

HERKESE BOL GAGOZ VE ZARTZURTLU GÜNLER DİLERİM(Z) :))
Devamını oku »

14 Şubat 2014 Cuma

Sosyal Medya, Instagram ve "2balik" :)

Sosyal medya nasıl da hayatımızın tamm ortasına geldi yerleşti..fena mı oldu bilmiyorum ama bu sayede dünya biraz daha küçüldü ve normal şartlarda tanışmamıza imkan olmayan insanlarla tanıştık/kaynaştık hatta sohbetleşir olduk. Bu açıdan güzel aslında.
Sorun şu ki bir garip bağımlılık da yarattı sanki, yanılıyor muyum?
En sevdiğim sosyal medya elbette ki blog alemi :) Buraya bir şeyler yazmayınca kendimi dilim şişmiş gibi hissediyorum,o kadar yani :)
Herkes kendi zevkine, ihtiyacına göre farklı mecraları kullanıyor. Bir insanla pastanede buluşup saatlerce sohbet etsek bu kadar tanıyamayız herhalde birbirimizi.
Bir de "gerçek hayat"ta tanınmamak var ya. Sanırım o kısım biraz daha rahatlatıyor bizleri. Yoksa bilsek ki bunları aileden yakın çevreden birileri okuyor;ohoo o zaman kas kendini kasabildiğin kadar.
Ama güzeli de rahatça yazmak değil mi ki?
Misal burayı annem okusa hakkında o kadar yazı yazamazdım değil mi :)) (yazı 1, yazı 2 ve yazı 3) (sevgili anne, blogumu keşfettin ve bu satırları okuyorsan..hala bilmiyormuş gibi yapmaya devam et olur mu :)
Facebook hesabımı kapatalı çok oldu çünkü oradaki paylaşımlardan hoşlanmamaya başlamıştım. Sanırım oradaki arkadaşlık mantığını hiçbir zaman çözemeyeceğim. Ortaokul arkadaşımın arkadaşının kuzeni benimle niye "arkadaş" olmak ister ki değil mi? Bir de kaç tane "arkadaşın" varsa o kadar popülersin :)) bu da komik geliyor-du.
Twitter da yeni keşfettiğim mecralardan biri. Hatta geçenlerde -isim vermeyeyim- birine özel mesaj gönderdim. O da spam olduğundan şüphelenmiş ve mail atmış; demiş ki "DM göndermişsin,sen misin?" Tabii ben bu DM'nin ne olduğunu anlayana kadaaaaar... Ben de saf saf "DM ne bilmiyorum ama ben özel mesaj attım"dedim :) (benim gibi bilmeyenler için not: "DM" direk mesaj anlamına geliyor-muş. Ben ona kendi içimde "özel mesaj" diyordum halbuki :)
Pinteresti hala ve ısrarla çözmeye çalışıyorum. Neden bazı yerleri Türkçe bazıları İngilizce onu mesela anlayamadım. İngilizcesi benim gibi çok şahane olmayanları düşünüp hepiciğini Türkçe yapsalarmış daha mı iyi olurmuş ne :)
Whatsup dediğimiz şey, bir nevi sosyal medya sayılıyor mu bilmiyorum ama ben onu çok seviyorum. hele ki çıkamadığım alışverişlerde bana görüntü gönderen 1 kardeşim ve 1 kara balığım olduğu için çok şanslıyım :)
Veee gelelim Instagrama...
Onu ennn sona sakladım, neden bilmiyorum ama :)
Instagramın en sevdiğim tarafı çoğunlukla pozitif ve güzel şeylerin paylaşılması.
Evet ben de biliyorum memlekette ve tabii dünyada hiiç hoş olmayan şeyler de oluyor (hatta onlar nedense çoğunlukta) ama yine de insanın güzele, iyiye odaklanması da mümkün. Sanmayın ki çok Poliyanayım..Değilim aslında ama insanın kendini mutlu eden şeyleri bulması da zor değil; bu bir fincan kahve ya da 1 kupa süt olabilir :)
Instagram hesabımız merak edenler için: 2balik
Profilimiz gizli çünkü orada da çok gereksiz reklamcılar var;onlardan hoşlanmıyorum(z).
Hesabı gerçek olan herkese profilimiz açık... Bizden çok Lokum sultanın fotoğrafları var ama :)
Orada da görüşmek üzere der, sizleri bir acayip yaratıcı çalışmamla başbaşa bırakayım:

Instagrama gelirseniz, bizi böyle de tanıyabilirsiniz :)
HERKESE KOOOCAMAN GÜLMELİ, MUSMUTLU HAFTA SONLARI :)
Devamını oku »

13 Şubat 2014 Perşembe

Yeeepyeni Bir Hayat :)

Merhaba sevgili okur,
Bir önceki yazıda kısaca hayatımızdaki değişiklikten bahsedeceğimi söylemiştim ve eklemiştim "becerebilirsem" diye...
Nasıl desem.
Böyle minik bir şey girdi hayatımıza. Henüz biz de tanışmadık kendisiyle ama attığı güçlü tekmelerden kendini hissettiriyor :)

Şimdi maşallah 33 haftalık olduk :) Aklımda ühüüüü bir dolu yazı/konu var, paylaşmak istediğim. Sanırım konularına göre bir sıra yapıp yazacağım. Bilgi kirliliği de çok fazla internette ama güzel/özenli yazıların ben çok faydasını görmüştüm. Kim bilir belki bu satırları okuyan bir kişiye benim de faydam dokunur hem de okuduklarımı yazarak not almış olurum :)
Çok sevdiğim(!) işime gitmiyorum,doğum iznine erkenden ayrıldım.
Bir dolu harika çocuk kitabı tarafından da kuşatıldım, yaşasın... Onları da burada daha fazla paylaşmak istiyorum.
Şimdilik yazacaklarım bu kadar.
Hayretler olsun lafı dolandırmadan 1 kerede diyeceğimi dedim :)
Sen de heyecandan ben diyeyim şaşkınlıktan :)
* Bir sonraki yazı; Bıdışla tanışma hikayemiz olsun o zaman...

MUTLU GÜNLER OLSUN HERKESE:)
Devamını oku »

10 Şubat 2014 Pazartesi

Günün Şarkısı: Beautiful That Way / Noa

Bir süredir bloga uğramıyordum. Bu şarkı hem kötü gündeme inat olsun hem de haftaya güzel bir başlangıç:
*Bir sonraki yazıda "neredeydim"i yazmaya çalışacağım,becerebilirsem :)




Gerçekten insana mutluluk veren bir şarkı.. Her gün 1 doz dinlenebilir :)
Devamını oku »

19 Ocak 2014 Pazar

İyi Geceler, Julia :)

Yeni yıl gelmiş hatta Ocak ayının yarısı geçmiş bile ama biz neler olup bittiğini yazmamışız,ne ayıp. Ayıp dediysem bu elbette kendime... Aldığım notlar, taslakta duran yazılar hepsi gözümün içine bakarken ben az biraz soğukalgınlığıyla gözümü açamayıp sallanıp yatınca, bir şeyler de aksadı haliyle. Yeniyılın ilk yazısı için aklımda bambaşka bir yazı vardı ama gel gör ki yazı kendi kendini seçti ve Julia'ya torpil yapmazsam olmazdı. Daha önce okuduğum kitaplar hakkında bir yazı yazdım yazdım sonraya kaldı mı unutuyorum demiştim ya...Aslında bu kitabı unut(a)mam herhalde ama ben hala içim sıcakken yazayım :) Hala biraz ateşim olduğundan mıdır uzun süredir bu kadar sıcak bir karakterle karşılaşmadığımdan mıdır bilinmez bu sıcaklık...
Kafamı toplayıp bir şeylere odaklanamıyorken kendimi kütüphanenin önünde buldum; illa da Julia'yı aradım(daha önce hakkında güzel yazılar okumuştum). Bir pazar klasiği olarak bol köpüklü muzlu sütümü de aldım yanıma(kahve diyeceğimi sandınız değil mi :P )
Kitaplar konusunda ne yazık ki çok ama çok seçici olduğumdan bahsetmiştim sanırım. Çok korkacağım ya da üzüleceğim çocuk kitaplarını da okuyamıyorum. Hoş, artık okuduğum kitapları "yetişkin kitapları" ya da "çocuk kitapları" diye ayırmıyorum;onlar benim için sadece "sevdiğim kitaplarım".
Hala okuduğum kitabı anlatmaya geçmediğime ve lafı dolandırdığıma göre bu kitabı çok ama çok sevmiş olmalıyım (kendime ipucu)

Julia bir süredir hastanede yatan minik bir kız çocuğu. Hastalığının ne olduğunu bilmesek de odasından dışarı çıkmasına kesinlikle izin verilmediğini biliyoruz. Bu aşamaya gelmeden önce hastane koridorunda tanıştığı mavi eşofmanlı ve fularlı Bruno isminde bir arkadaşı var. Hastaneden çıktıklarında Bruno'nun evinin bahçesindeki meyvelerden toplayıp pazarda satacaklar :) (bu hayali çok sevdim) ve yeni meyve ağaçları dikecekler. Julia'nın harika ötesi tatlı mı tatlı bir büyükbabası var, ona kağıttan uçaklar, kutular, zıplayan kurbağalar yapmayı öğretiyor. Babasının hep acil işleri olduğundan vaktinin çoğunu büyükbabasıyla geçiriyor. Annesi çok sık gelemiyor çünkü evde ikiz kardeşlerine bakması gerekiyor. Kitabın en sevdiğim kısmı hastanede olan bir çocuğun kaybetmediği heyecanı...Son günlerde hastanede olmasam da ben de yatarak vakit geçirdiğim için olsa gerek ayrı bir sempati duydum Julia'ya :)
Hasta odasında yalnız başına sıkılırken bir anda harika bir arkadaş edinir; Pofuduk Yastık! Gündüzleri  Pofuduk uyuduğundan ancak geceleri rüyalarda buluşmaya başlarlar. Sevgili Arkadaşı Bruno'dan ise bir süredir ses çıkmamakta mektuplara cevap gelmemektedir. En son annesiyle gönderdiği mektupta hastanenin haritası ve odaları arasındaki yolu kırmızı kalemle çizmiş hatta 181 numaralı (sondan da aynı okunduğuna göre şanslı bir oda numarası bu) odaya hazine sandığı çizmiştir;yoksa o hazine Julia mıdır :)
Julia sonunda Pofuduk'u da kandırır ve yakalanmayı göze alarak Bruno'nun odasına ziyarette bulunmaya karar verir. Niyeti kendi yaptığı kutunun içindeki 2 tane kiraz çekirdeğini vermektir...
"Çocuk aklı" deyip geçiyoruz ya bazen. O akılda saflık ve iyiniyetten başka bir şey yok halbuki. İki tane kiraz çekirdeği için neleri göze alıyor bu sevimli kız.
Yazar bu kitabı "Büyükannem Teressa'ya ve daha mutlu olmayı hayal eden tüm çocuklara" adamış. Kitaptaki harika hemşire Teressa aynı adı taşıyan büyükannesi demek ki.
Julia ve Bruno nerede karşılaşır, neler yapar, kiraz çekirdekleri ağaç olur mu; buraları anlatmayacağım. Merak eden olursa kitabın heyecanını bozmak istemem.
Normalde de bol aksiyonlu rüyalar gören biri (benim gibi) için hastayken enteresan yolculuklar yapmak oldukça keyifli aslında.
Ben de kendi pofuduk yastığıma bir daha bakayım;belki o benimle konuşuyordur da ben büyüdüğüm için onu duymuyorumdur;kimbilir :)
*Hastalara acil şifa, memlekete biraz yağmur ...
** Kitapla ilgili sevgili Hintcevizinin ve Bir Kitap Lütfen'in de yazılarını okumak isteyebilirsiniz.

HERKESE GÜZEL GÜNLER, TADI DAMAĞINIZDA MUTLU PAZARLAR :)
Devamını oku »