Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




29 Kasım 2013 Cuma

Günün Şarkısı: Imany / Take Care :)

Bu şarkıyı muhtemelen çokça duymuş ve sevmişsinizdir.
Ben de daha ilk duyduğumda sevmiştim, aramızda sıcak bir bağ olmuştu şarkıyla - o bunun farkında olmasa da- :)
Ankarada havalar iyice soğuyup öğle aralarında yürüyüşler gittikçe zorlaşırken içimizi ısıtacak bir şarkı olsun istedim, günün şarkısı.
İlk cümlesi ve devamı yani anlamı çok güzel bence:
 
"Take care of the one you love,
Take care of the one you need,
Take care of the one who needs you most,
The one far from home, the one that fills your soul.
Take care of the one that holds your hand,
When it's cold."

Daha önce bu şarkıyı hiiiiç duymamış/dinlememişseniz sanırım dinleyince sahlep kıvamında ısınırsınız şarkıya :) Klip de süper -bence-


HAFTA SONUNUZ SICACIK, MUSMUTLU, GÜNEŞLİ, KEYİFLİ, KEDİLİ /PATİLİ GEÇSİN :)
Devamını oku »

28 Kasım 2013 Perşembe

Gönül Öğretmen :)

Daha önce söyledim sanırım, annem tipik bir Başak burcu olmasının yanısıra tipik bir emekli öğretmen. Hatta hala kendini tanıtırken "Gönül Öğretmen" diyor, soyadı yerine..41 sene çalışınca insanın mesleği kendinin önüne geçebiliyor sanırım, ama o bu durumdan çok memnun. Elbette o mutlu olunca bize bir şey demek düşmez ama "Gönül Öğretmen" başlığının asıl sebebi annem değil.
Herkesin hayatında çok sevdiği, örnek aldığı, unutamadığı bir öğretmeni - ilkokulda değilse "hoca"sı- olmuştur herhalde. Çoğu insan için bu kişi ilkokul öğretmeni olur. Benimki de ortaokulda 3 sene derslerimize giren Türkçe hocamız Gönül Dörtgöz'dü.
Onun gözüne girebilmek, ondan bir "aferin" alabilmek için neler yapmazdım :) Derslerini o kadar çok seviyordum ki ilerde ben de kesin(!) Edebiyat bölümünde okuyacaktım, öğretmen olayım ya da olmayayım.Dersler kesinlikle klasik bir havada geçmiyordu. Her öğrencinin öyle ya da böyle derse katılması için türlü numaralar, oyunlar yapardı. Sadece onun dersinde kimsenin çıtı çıkmazdı. Herkes o kadar saygı duyardı ki -belki erkek öğrenciler ona aşıktı onu da bilmiyorum- Türkçe derslerini sevmeyen birini hatırlamıyorum. Ailesi uzakta olduğundan tek başına küçük bir evde yaşadığını biliyorduk ama özel hayatıyla ilgili sorduğumuz soruları hep geçiştirirdi. O öyle yaptıkça tabii biz daha da merak ederdik :) Çok sade giyinirdi toplamda birkaç kıyafetini hafta boyu dönüştürerek giyer, saçını hep aynı şekilde toplardı. Derslerde mutlaka münazara, tartışma, kompozisyon vb. etkinlikler yapardı. O kadar destekleyiciydi ki ilerde ben çok mühim bir yazar olacaktım :) Kısacası çok severdim(k) onu.
Ertesi ders yılının başında bambaşka bir şehre tayini çıktığını öğrendik, vedalaşamamıştık bile. Sonradan sınıfa 1 adet kartpostal gönderince direk bana göndermiş gibi sevinmiştim. Ben de hemen o adrese 1 kartpostal göndermiştim, sanırım yılbaşıydı ve üzerinde noel baba vardı.
Tanıdığım herkesten çok kitap okuyordu. Bizi de kitap okumamız için teşvik ediyor ama öyle özet falan istemiyor, derste direk kitapla ilgili soru soruyordu "sen olsan bu durumda ne yapardın" diye. Ben ballandıra ballandıra anlatıyordum ama sınıf bence benden sıkılmıştı :)
Bir arkadaşımız "hocam siz hiç okuduğunuz bir kitabın sonunu merak edip sonuna hemen bakmıyor musunuz?" demişti.
Gönül Öğretmen de utanıp sıkılarak "aslında öyle bir şey yapmıyordum ama geçen gün evden çıkmam gerekiyordu, yola gideceğimden kocaman kitabı da yanıma alamadım ve dayanamayıp son sayfasına bakmıştım" dedi.
Bizimle paylaşmasının güzelliği bir tarafa ben hep merak ettim acaba o kitabın adı neydi diye :)
Şimdi nerededir, neler yapıyordur bilmiyorum. Hakkında tek "bildiğim" -o da rüyamda gördüğüm için - evli, 2 çocuklu ve gayet mutlu olduğu.
Karşılaşsak mesela ne derim?
Beni tanır mı?
Bilmiyorum.
Fark ettim ki hayatımda 2 adet "Gönül Öğretmen" olmuş.
Öğretmenler Günü vesilesiyle aklıma geldi , kendi ilkokul öğretmenimi -annemin arkadaşı ve hep beni soruyor- aramayıp (çekiniyorum, ne derim nasıl konuşurum diye)  Türkçe öğretmenim Gönül Dörtgöz'ü burada yazmak istedim.
* Annemi arayan bir dolu öğrenci, bu satırları görmezsiniz belki ama annem çok mutlu oluyor siz arayınca :)
** Kardeşim de öğretmen ama onun böyle anılması için daha önünde uzuuun yıllar var :)
Sahi sizin var mı unutamadığınız sizde emeği çok büyük bir öğretmeniniz?
Kaynak: burada

HERKESE MUTLU GÜNLER, BOL GÜNEŞLER :)
Devamını oku »

25 Kasım 2013 Pazartesi

Kış Mevsimini Neden Seviyorum/Sevmiyorum :)

Kış mevsimini seviyorum. Çünkü;
- Kestaneyi doyasıya yiyebiliyoruz :) Boğaz işleri elbette ki en başta gelir :)
- Sevdiğim botlarımı ve HIMYM'deki Ted'in kırmızı çizmeleri gibi olan çizmelerimi bu mevsim giyebiliyorum,ayağımı sıcacık yapıyorlar.
- Yılbaşı yaklaşıyor demek, evin süslenmesi heyecanlar demek :) Bu sene yılbaşı ağacındaki süslemelere Lokum'un attığı patileri göstermeye çalışayım da bizim evde nasıl bir eğlence olduğunu anlayın.
- Sonbaharda dökülen yapraklar hala etrafta ya da kafamıza yağabiliyor demek.
- Kar yağsa da kardan adam yapsak, kar topu oynasak hatta tam o sırada burnumuz aksa ama bunu hiç önemsemeden doyasıya eğlensek :) (tabii kar tatili de fena olmazdı)
- Sıcacık çayın/kahvenle hava dışarda ne kadar soğuk olursa olsun kitabına gömülebilir hatta benim gibi daha ilk sayfalardayken uyuyakalabilirsiniz :)
- Bir ara örgü örmeyi öğrendiğimde buraya onunla ilgili de güzel şeyler yazacağıma inanıyorum-şimdilik-

Kış Mevsimini sevmiyorum. Çünkü;
- Geceler bir inanılmaz uzun. Bazen gerçekten sıkılıyorum. Bazen saat 6da uykum geliyor ama uyumak da istemiyorum yoksa gece 11de uyanıp Koyun Russell gibi uykum gelsin diye ne yapacağımı şaşırıyorum.
- Havanın erkenden kararması durumu hiç hoşuma gitmiyor.Hele ki işyerinden çıktığımda selam veren insanları bile tanıyamıyorum,onlar beni nasıl tanıyor ona da şaşırıyorum zaten.
- Kış demek, canım nasııııl da deniz tatili çekerken bunu ancak rüyalarımda görebilirim demek...
- Canın istediğinde kendini çimlere atamazsın, pikniğe gidemezsin, burnun kıpkırmızı olmadan yürüyüşe çıkamazsın.
- Kat kat lahana bebek gibi oluyoruz ya,o şekilde bazen tuvalete gitmek zor oluyor,bunu da eklemezsem olmaz :)
                                                                           ***
Siz en çok hangi mevsimi ve ne sebeple seviyorsunuz bilmiyorum. Daha önce de "her mevsimin tadı başka" demişiz zaten.
Ama bu kışın benim için en güzel taraflarından biri battaniyenin altına girip Kış Masallarını okumak olacak;  battaniyemi çekiştiren tüy yumağından bana yer kalırsa tabii :)


Devamını oku »

20 Kasım 2013 Çarşamba

Bu kediler çok akıllı çok :)

Geçenlerde yine bir öğle arası yürüyüş yaparken gölgeden gittiğimi ve gayet de üşüdüğümü fark ettim. Hemen yolun karşısına geçip güneşin tüm nimetlerinden faydalanayım, d vitaminlerimi depolayayım derken güneşte mayışmakta olan 1 kedi gördüm, utanmasam yanına çimlerin üzerine kıvrılacaktım :) Sanki yıllardır Lokum'u köşe bucak güneş ararken gören ben değildim..Niye şaşırdım bilmiyorum. Lokum da öyle, günün tüm güneş ayarlarını bilir ve her saat belli odaların belli köşelerinde güneş banyosunu yapar.
Bu kediler çok akıllı çok!
Banyosunu kucağımda yapıyor :)
Daha önce bahsetmiştim sanırım midemle ilgili reflü benzeri bir şikayetim var, o yüzden de her şeyi yiyemiyorum. Ama doktora gitmeden önce maş. midem kötü de olsa tam bir öğrenci zihniyetiyle yemek buldum yiyeyim diye düşünüyordum :) Sonra endoskopi,doktorla konuşmalar neticesinde az ve sık yemem gerektiğinde karar kıldık. İşte o günlerde Lokum gözüme daha bir farklı gelmişti. Biz ne kadar mama verirsek verelim hatta ıslak mamada bile (arada verdiğimiz ve onun hüüppp diye yuttuğu yoğurtlar tabii ki hariç) azar azar yiyordu sıpa. Nee yoksa o düzgün beslenmenin sırrını benden önce mi çözümüştü?
Bu kediler çok akıllı çok!
Yer kapmaca sanırım Lokum'un bizimle oynamaktan en çok hoşlandığı oyun.Önüne yün yumağı versek bu kadar sevmez herhalde. Ne zaman ki biz oturduğumuz yerden kalkıyoruz ama bu süre 5 saniyeliğine de olabilir, uyuyor numarası yapıp aslında gözleri yarı açık bizi izleyen Lokum anında gelip yerimizi kapıyor onra da böyle şaşkınlık pozu veriyor :)
Bu kediler çok akıllı çok!
Eskiden hemen her Pazartesi günü Lokumla anlaşma yapmaya çalışırdım; evde ben kalayım işe benim yerime sen git diye. Şimdiye kadar hiç yanaşmadı bu duruma. Ben de üstelemedim bunalmasın diye. Ta ki kış mevsiminin o engiiin havasından etkilenip yataktan çıkmakta zorlanana kadar. Şimdi yine her gün anlaşma yapmak için ona dil döküyorum ama beni dinleyip şu pozu verdiğine göre cevabı hala hayır :(
Bu kediler çok akıllı çok!
Sanırım Lokum ve bizim maceralarımız hiç bitmeyecek, arada unutmadan yazayım istiyorum :)
* Hatta daha önce şöyle bir yazıda "kedi gibi olmak istiyorum" bile demişim :)
Siz ne dersiniz bu kediler çok mu akıllı? :)

HERKESE TATLI PATİLİ, GÜNEŞLİ GÜNLER :)

Devamını oku »

19 Kasım 2013 Salı

Günün Şarkısı: Vanessa Paradis/ La Seine

Çoook sevdiğim bir filmin harika müziği :)


Devamını oku »

11 Kasım 2013 Pazartesi

Dünya Çocuk Kitapları Haftası Kutlu & Mutlu Olsun :)

Daha önce bahsettim mi bilmiyorum, küçükken çok fazla çocuk kitabım olmadı. Çoook küçükken gözümde bir rahatsızlık olmuştu, o zaman annem çay pansumanını rahat yapabilmek için bana evdeki yaşıma uygun tek kitap olan içinde minik bir ayının geçtiği kitabı okuyordu. Kitap o kadar hoşuma gidiyordu ki gözüm hiç iyileşmesin istemiştim, hatırlıyorum. Bir de pansuman bitip de uykum gelince kitaba sarılarak uyurdum, kitap da buruş buruş olmuştu. Sonra o kitabı bir daha görmedim, ne oldu bilmiyorum.
Okumaya başladığımda da (okula erken başlayan çocuk kaderi) 5,5 yaşımda keşke oyunlara devam etseydik dediğim dönemde matematiğin yanı sıra Türkçe ile yani okuma-yazma ile tanıştım. Her şeyi okumaya çok hevesliydim.Eve gelen günlük gazetenin siyah beyaz satırları fazla ilgimi çekmiyor, renkli bir şeyler arıyordum ki... Evde gizli bir köşede (muhtemelen bayağı ortadaydı ama bana çok gizli bir köşe gibi geliyordu) Jules Verne'in çizgi roman şeklinde koocaman siyah kapaklı bir kitabına rastlamıştım. İçerisinde 3 adet hikayesi vardı ancak benim aklımda en çok 80 günde devrialem kalmış, en çok onu okuyordum demek ki :) O balon havalandıkça sanki benim içimde bir yerler havalanıyordu. Biri o kitabı okurkenki fotoğrafımı çekse gözlerimin kooocamanlığından korkabilirdi -belki- Bir de unutamayacağım Heidi var. Beyaz ekmek ne demek, neden bu kadar kıymetli, kırlarda gezip oynadığı için Heidi ne kadar şanslı olduğunu biliyor mu,bir bardak süt ile karnı nasıl doyuyor (bendeki oburluğa bak), ne güzel arkadaşları var, bu kız ne güzel hep gülümsüyor gibi düşüncelerim olduğunu hatırlıyorum.


O dönemde ne yazık ki başka da çocuk kitabım olmadı. Okulda zorla okutulan Ayşegüllerden nefret ettiğim için - ki ben böylesine yapay bir karakteri hiç ama hiç sevmemiştim- öğretmenin verdiği kitapları sadece okuyordum ama hiç işime işleyen olmamıştı. Sonra bir gün Cuma günleri dersin son 1 saatini "Çocuk Kalbi" okumaya ayıracağını söylemişti. O kadar merakla bekliyordum ki her hafta o saatin gelmesini ve ilk defa olarak zilin çalmasına üzüldüğümü hatırlıyorum. (tamam aralarda gözümden yaş da geliyordu) Ama kitap bir şekilde bitmedi,neden bilmiyorum.
Ve ben büyüdüm..
Büyüdüm...
O ara hep büyüdüm :) Ve sadece yetişkin kitapları okumaya başladım. Çocuk kitapları okursam yine çok mu ağlardım yoksa ben çok mu büyümüştüm,o aralar da kayıp.
Derken bir şey oldu (keşke o olan şeyin ne olduğunu da hatırlasam) kendimi Dostta çocuk kitaplarına bakarken bulmaya başladım. Hani nasılsa oraya girdiğim zaman 2,3 saat geçiriyordum,o ara yolum da düşmüş olabilir ya da minik minderlerine vurulmuş olabilirim.
Ve ben yeniden çocuk kitapları okumaya başladım. Eskiden çok okumuşluğum yoktu yani bu türe neredeyse hiç hakim değildim ama bir yerden başladım. Yani yaklaşık olarak 10 yıldır başladığım bu serüven son 5 yıldır güzel bir tutkuya dönüştü.
Bu kadar şeyi neden anlattım?
Özel ve güzel günleri akılda tutmayı pek beceremem ama Günışığı Kitaplığı sabah bir mail göndermiş:

Benim de aklıma geldi.
Sahi, ben çocuk kitaplarını neden okuyordum diye.
Neden kısmı şimdilik kalsa da "nasıl başladığım"la ilgili bir şeyler yazmış oldum.

Keşke sevdiğim tüm karakterleri buraya tek tek yazabilsem ve bana kazandırdıkları için onlara tek tek teşekkür edebilsem..Ama malum bir hafıza sorunu var :)

Araya Roald Dahl karakteri sıkıştırmış olabilirim :)
Tüm çocukların, çocuk kitabı okumaktan inanılmaz keyif alan herkesin Dünya Çocuk Kitapları Haftası Kutlu & Mutlu Olsun :)

*Çocuk Kalbi kitabı hala kitaplığımda yok, okuyanınız/hatırlayanınız varsa söylesin, hala çok mu hüzünlü?
Devamını oku »