Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




hamilelik günlüğü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hamilelik günlüğü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Eylül 2017 Çarşamba

Sürpriz Yumurta Günlüğü: Şeker Değil Bi kere O; Patatesli Kruvasan!

"Çocukları kıyaslamayın" lafı bir kere en başta yalan ve içi boş bir cümle, ben hamileliklerimi kıyaslayarak başladım hatta bununla ilgili bir yazı bile hazırladım da daha yayınlamadım.
Yani ikisi de bambaşka gidiyor hamileliklerimin ve ister istemez "Ama Elifte şöyleydi..." derken buluyorum kendimi.
Bilen bilir tatlı zaafım pek yoktur, çikolata şelaleleri pek bir şey ifade etmez benim için çünkü en temelde tatlı yediğimde migren tetikleniyor bilinçaltım var. Elife hamileyken de gerçekten sadece 1 kere canım profiterol çekmişti de onu da Adanadaki Pasta Bahçesi pastanesinden kargo ile göndermişti kuzenim :) Onun haricinde elma, hurma vb şeyler yesem kesilirim zaten.
Ta ki...
Bu hamileliğin belirli bir haftasından sonraya kadar.
İlk başlar yine tuzlu ve özellikle de ekşi ile geçen günlerim son aylarda aşırı tatlı krizleri ile dolmaya başladı.
Aslında tüm suç normalde hiç sevmediğim kruvasanı pek güzel yapan Grano'nun.
Bu yazıyı okursanız bilin ki yüzünüze söyleyemedim ama gebelik şekerimin üst sınırda çıkmasının tek suçlusu sizsiniz! Kavanozlarda cheescakeler neden gözüme sokuluyor acaba (yalan, dolapta köşede öylece durur) Yok illa kruvasan yiyin demeler! (yalan, ben gitmeden biterse diye telefonda ayırın geliyorum demişliğim var ahahaha) Neyse benim değer çıktı mı sana 139. Doktor da diyestisyene yönlendirdi. Yurdum teyzesi çok tatlı biri çıktı, "korkma kızım, 140 ve üzeri için endişeleniriz biz." dedi.
"İyi de benim 139 zaten." dedim ama "Rahat ol önce sen." diye psikolog havasında yaklaştı, iyi ben de yayıldım koltuğa.
Çeşitli sorularla beslenme şeklimi öğreniyor. Diyaloglarımız bomba:
- Kahvaltıda ne içersin? Süt mü?
- Yoo kefir.
- Kahvaltıda içebiliyor musun?
- Yasak değilse günde 2 bardak içesim var.
- İlk defa kahvaltıda kefir içebilen birini duydum, hayret...

- Patatesle aran nasıl? (Zaten çok iyi de doktorun şaşırtmacalı sorduğunu anlamamış bir garibanım)
- Çok iyi neredeyse her gün mutlaka yerim, acayip severim, faydalı zaten değil mi?
- (Teyze gözlüğünü burnuna şöyle bir indirerek) Patates sana yasaklar listesinde ilk 3te!
- Nasıl? Ama ben çok severim. Zaten kızartma yapmıyorum, hep fırında valla (bu da doğru)
- İstersen buharda pişir, fark etmez. İçinde bolca nişasta var. Yememen gerek.

- Ekmekle aran nasıl?
- Neredeyse hiç yok. (Kendiyle gurur duyan bir ses)
- Ekmek yemeyip pilav, makarna, patates mi yiyorsun?
- (Duraksama bende) Ama makarnayı çok severim...
- Onları kes, tam buğday ekmek yemen daha doğru.
-Hadi patatesi kestim makarnayı nasıl keseyim valla çok seviyorum. (Ben bu "valla"larla pazarlık yapıyorum, teyze yemiyor)
- Kızım bu listeye uyman senin ve bebeğin sağlığı için önemli.
- (küsmüş bir edayla) iyi, tamam...

- Ceviz, fındık yer misin?
- Çok severim. Sabahları 8-9 tane çiğ kaju yerim. Gün boyu ceviz yerim heralde 1 avuç yapıyordur. Arada da fındık yerim.
- (Kadın cidden şok) Sadece 2 ceviz ve 5 fındık yiyebilirsin.
- Ama o çok az, kime yeter ki?
- Yeter yeter sen merak etme

- İlk çocuk sanırım. (cevabı beklemeden devam ediyor) Bilmeden beslenmen normal...
- Yok ikinci.
- İlki küçük herhalde.
- Küçüklük göreceli tabii 3.5 yaşında :)
- Ama senin yaşın çok küçük, çok mu erken evlendin?
- Küçük? 32yim ben.
- (teyze hanfendilik adabından çıkar) Yok artık! 25 bile durmuyorsun sen.
- (Sırıtarak) Genetik mirasım sağolsun, bizim ailede herkes öyle :)

- Bu listeye uymak zor değil. Nasılsa evdesin, hazırlarsın.
- Ben çalışıyorum ama.
- Nerdeee? (Bak yine şaşırdı, 32 yaşıma inanamaması geçmeden benden 2. golü de yedi)


Dün sevgili yemekhanemiz bana inat, erişte patates yemeği ve baklava çıkarmıştı. Erişte ve baklavayı yemedim ama kıymalı patatesi yedim ne yapayım yani aç mı kalayım.
Bugün de sebzeli güveç vardı ve benim güveçte kocaman patatesler çıkmasın mı? Onları yememek için verdiğim mücadele takdire şayandı. Arada çatalıma gelenleri de kovalamadım yani yazık günah :)

Diyestisyen teyzeyi şaşırtarak odadan çıktığımda karabalık beni bekliyordu. Hastaneye sonucu almaya giderken "Yüksek çıkmazsa Granoda kruvasanla bunu kutlarız." demiştim. (Yok akıllanma yok bende) "Ee gidiyor muyuz Granoya?" diye dalga geçmesin mi? Gözümden şimşekler çakarak baktım ve "Sebzesi taze olan markete götür beni, zaten kan şekerim düştü şurda deli etme beni." dedim :)

10 gün sonra açlık ve tokluk kan şekerime bakılacak. Muhtemelen benim gereksiz pis boğazlığım kesilince her şey yoluna girecek gibi geliyor bana.

Hem şeker değil o bi kere; patatesli kruvasan ahahaha :P (Olsa da yesem :)


Tamam konuyu uzatmayayım diyorum ama bir de Filika Pastanesinin Ekler pastası var. Bak yazarken bile Ekler'i "özel isim" kategorisinde görüp yazmışım. Düşünün halimi, yazık ya bana.
Ben hiç böyle değildim, özüme dönmek istiyorum, hurma yiyip kesildiğim günlere ehehehe :P
Devamını oku »

7 Ağustos 2017 Pazartesi

Sürpriz Yumurta Günlüğü :)

Ne kadar çok "günlük" yazmaya meraklıymışım meğerse değil mi?
Bu yazıyı uzun ama gerçekten uzun bir zamandır aklımda yazıyordum hatta noktalama işaretlerini bile koymuştum :) Kısmet bugüneymiş; yayınlayabilecek kadar yazı yazmaya vaktim olacak mı elbette bilmiyorum.
İşe başladım, malum Çeşme ve sonrası 3 aydan 1 hafta eksik tatil/izin durumundan sonra işe dönmek hala alışılabilir bir şey değil. Nereye baksam DENİZ arıyor gözlerim. Bulduğum en küçük MAVİ bile bana gerçekten umut veriyor, deniz kenarında olma ümidi :)
Neyse bu şiirsel girişten sonra 1 sürpriz yumurtanın haberini verebilirim sana sevgili blog.
(4 gün sonra)
Sürpriz haberini veremeden ortadan kayboldum.
Şimdi de sol elim egzamalı da olsa cayır cayır yansa da inat ettim yazacağım. Bu yazamama zincirini kıracağım :)
Çeşme'de iken öğrendiğimiz haber, canımın bu kadar çok erik çekmesinin sadece benim açgözlülük halimle ilgisi olmadığıymış. Kısaca hamileymişim, özetle Elifin abla olma durumu varmış.
Bunu öğrendiğimiz gün yaşadığım şoku kelimelerle ifade etmem zor. Emoji olsa gözleri ve ağzı kocaman olmuş bir şeye benzerdi.
"Sürpriz bebek olur mu? diyen de çok oldu. Bizim dışımızda ailelerden ve yakın çevremizden şaşıran pek olmayınca ortada öyle kalakaldık, meğer herkesin aklında "vakti gelmişti" durumu varmış.
Çeşmeye gitmeden önce daha Ankaradayken hematoloji tetkikleri için bilmeden ve "yok şüphem yok" rahatlığıyla girdiğim röntgen de işin cabası oldu. O dönem verdiğim kanlarda "hamile değilsiniz" demesi zaten ayrı bir rahatlık sebebiydi, belli ki malum gecikme sadece i-stresten olmuştu; bu da gayet makuldu. Sonra bir gün Çeşmede Elifle gayet laylaylomken bir anda sinir patlamaları yaşamaya başladım. O birkaç gün zirve yapınca hemen farkındalık boyutuna geçip bunu telafi etmeye çalıştım. (nasıl vicdan yapmışsam) Sonra bir de baktım ne yaparsam yapayım aşırı yoruluyorum ve dilim damağım kuruyor. Kahveyi çok severken bir anda kahve görünce tiksinmeye başladım ve canım nasıl erik yemek istiyor anlatamam. Havuzu olsa da girip içinde yüzsem diyorum. Geceleri tuvalete kalkıyorum ve tak bir gün ne fark ediyorum: benim midem bulanıyor. Ama ben hamile olabileceğimi o kadar düşünmüyorum ki hiçbir parçayı birbiriyle birleştirmiyorum. Derken o malum telafi gününde baktım cidden bende bir tuhaflık var; bir gülüyor bir ağlıyorum. Ve bu kadar kesişim kümesini en son Elife hamileyken yaşamıştım... Dırın dırın! Kendime gülerek eczaneye gittim, test aldım ve sonunda 3 bebeli insan Selceni aradım; "Ama bu testler yanlış da çıkıyordu değil mi?" diye, o da "pozitifin yanlışı olmuyor" dedi. Neredeyse o gündür gözlerimdeki şaşkınlık ve inanamama hali de geçmedi. İstemek/istememek değil bu; ciddi bir şaşırma... Manastırda rahibe değilim elbette ama :) Yani yine de şaşırma hakkım var değil mi?
Elif'e hamileliğim o kadar planlıydı ki, her şeyin günü ayı yılı belirli bir düzende gitmişti, şaşırdığım tek nokta çocuğumu normal doğuramamak olmuştu.
Bu sefer hani nasıl derler, ne olduğumu şaşırdım... Erken miydi yoksa istemiyor muydun veya hazır mı hissetmiyordum? Sanırım 3.sü. Elbette ki aklımın bir köşesinde "kardeş güzel şey" tohumu vardı ama o kadar uykusuz kalmıştık ki gerçekten uyumak istiyordum sanırım. Şimdi geriye dönüp bakınca aslında kendimi belki de hiçbir zaman hazır hissedemeyeceğimi anladım. Öyle bir an hiç gelmeyecekti ve ben hep erteleyecektim. O yüzden bu kararın bana/bize bırakılmamış olmasından evet açıkçası mutluluk ve rahatlama duydum :)
Süreç çok şükür keyifli ilerliyor, bulantı ve halsizliğim Eliftekine göre çarpı en az 2 olsa da bebişin tekmelerini hissetmek
(ara-revire gidiyorum)
Ben bu yazıyı yayınlamak için inat ettikçe araya bir şeyler giriyor, cuma günü elimdeki egzama fena kaşınıp yanarken yazmıştım bu kadar hızlıca ama yazarken bile dünyanın belirli bir kısmı dönüyordu. Ben bunu sahiden dinlenmek için bir uyarı olarak -HALA- görmüyorum; sonlara doğru revire nasıl gittim ve o yatağa nasıl uzandım gerçekten pek az hatırlıyorum. Tansiyonum 9-6 oluyor ve en önemlisi baş dönmesine eşlik eden halsizlikle ayakta mümkün değil duramayacak hale geliyorum ki otururken bile başımı sabitlemekte zorlanıyorum.
(yine ara)
Bu sefer umarım yazımı tamamlayabilirim yoksa cidden o haliyle "yayınla" tuşuna basıp kaçacağım :) Bir üst paragrafı okuyunca nerede kaldığımı hatırladım yoksa gerçekten "hamile hafıza kaybı" artı "balık hafıza" eklenince adımı sorsan düşünecek haldeyim. Hamilelikte bu iyi bir şeymiş, yani her şeyi hatırlamamak, ne güzel bünyemiz var bak bir de şikayet ediyoruz.
Neyse kısacası ilk aylarda geçen "Hamileliğim sanki aynı geçiyor." durumunun üzerini çizeli çok oldu. Sabah ve yemekten sonra bulantılarım geçmedi (neyse ki beyaz leblebi var), başımı gerçekten sabitleyemiyorum. Mesela bu yazıyı yazarken de kaymalar yaşıyorum ama inat ettim YAZACAM! Elife hamileyken her öğlen ve akşam 30+30 muhakkak yürürdüm ve yorulmazdım. Bunda ise öğlen gerçekten sadece yan bloktaki yemekhaneye nasıl yürüyeceğimi düşünüyorum. Demir takviyesi öncesi bu durum tuvalete nasıl giderime kadar düşmüştü, o yüzden çok şükür.
Hamilelikte veya çocukla ilgili bir durumda hatta hayatın genelinde hala temel prensibim, şükretmek. Bunu Elifin o çok ağladığı zamanlarda daha çok hissetmiştim. Yani o "kötü" olduğunu düşündüğün an şükretmek. Bana iyi geliyor :)
Şimdi nasıl geçti anlamadım, 18 haftalık oldu bile bebiş. Hareketlerini hissetmek bana hamileliği özlediğimi anımsattı. Farklı bir mekanizma yani bir anda sen ve o idrak halin devreden çıkıyor, otomatik pilot koltuğa oturuyor ve beni idare ediyor gibi geliyor. Çünkü o şaşkınlık ve unutkanlıkla yola devam edebilmem kendi idrakimle biraz zor :)
Geçen hamilelikte haftalık tutulan günlükler ve çekilen fotolar yerini "gerektikçe" ve "zaman oldukça"ya bıraktı. Evet bu açıdan 2. hamilelik rahat denebilir.
Birkaç yerde "Kararsızım çünkü ilk çocuğuma haksızlık yapacağımı düşünüyorum." gibi şeyler okumuştum. İtiraf edeyim ne demek istediğini anlayamamıştım. Hatta Elifi "o kadar da" sevmiyorum mu ki acaba?lara kadar gitmiştim... (İnsanın kendine eziyetinin sonu yok tabii) Geçen haftaya kadar laylaylom giderken ve kimseye haksızlık yapmadığıma zaten inanıyorken birden şunu fark ettim: Önümde gerçekten 2 çocuklu bir hayat tablosu var (Allah nasip ederse inşallah diyeyim)
Buna geçmeden önce şunu da açıklamak gerek tabii, hamile olduğumu algılamam ve buna sevinmem de 1-2 hafta almıştı ama 10 haftadan sonra şunu anlayabilmiştim: Eve bir bebek daha geliyor!
Buraya kadar okuyan olduysa tam burda bir kahkahayı patlatmıştır, ne diyorsun sen, ne içtiysen söyle biz de içelim diye :P İnanmıyorsanız bunu paylaştığım Şirine sorun :) Şirin hamileliğimin neredeyse başından beri şaşkınlığımın zirvesinde benimle dalga geçmeden beni dinleyen biri oldu. Bir de Züleyha var elbette. "Hamileymişim tamam ama yani bir de bebek olacakmış!" falan dediğimde ne demek istediğimi anlamışlardı. Hala arkadaşız evet :)
Sonra sıra geldi bebeğin cinsiyetini öğrenmeye... Gayet cool yazdığım şu cümleyi aynen aktarıyorum (günlüğüme): "Yarın dr kontrolü var, bebeğin cinsiyetini öğrenebiliriz ama aslında öğrenmesek de olur benim için. Şaşırmayacağım ve sağlıklı olsun zaten yeter."
Oysa ertesi gün şunlar yazıyor: "Hala inanamıyorum. Şaşırmam derken bilinçaltımda hep kız varmış ve ben o yüzde 50 ihtimali göz ardı etmişim. Cinsiyetin erkek olduğunu duyduğumdan beri yeniden bir şok dalgasına tutuldum."
ve bu arada erkek olduğunu bilmem kaç kere rüyamda görmüş ve hissetmiş olmama rağmen :)
Kız olursa "sorular bildiğim yerden gelir" mi dedim acaba?
Ama asıl sebebi de yazıp kaçacağım, devamını sonraya saklıyorum, hazır mısınız?
Yıllar boyu (en az 8 yıl) erkek annelerinin evlatlarına fazla, aşırı düşkünlükleri ile dalga geçmiş olan ben yine yıllar boyu eşim tarafından tehdit ediliyordum: "Çok dalga geçiyorsun, kesin bir gün oğlun olacak ve tüm bu laflarını yutacaksın." diye... Bebeğin cinsiyetini öğrendiğimiz o an eşimin gözündeki parlayan ışıltı kesinlikle bundan kaynaklıydı, benim girdiğim şokun da bundan kaynaklı olması muhtemel.
Ülkü ben lafı uzatınca kızıyor diye burada kesiyorum :) Canım Ülkü ile bu sene yüz yüze görüştük sonunda, "amma uzun yazıyon haa" dedi korkuttu beni :P
Tüm detaylar bir tarafa ve şaşkınlık boyutumu da silgi ile silersek geriye şükür ve mutluluk kalıyor, bir de heyecan tabii. Allah isteyen herkese nasip etsin. Amin.

Görsel bile bulamadım iyi mi şaşkınlıktan :)
* Arkası yarında "erkek anları" başlığı olabilir, bunu unutmazsam yazayım. Nasılsa arkadaşlarımın büyük bir çoğunluğu erkek anası, ama tabii lafım meclisten dışarı canııım :P
** Önceki hamilelik günlüğüm Tanlanın sitesindeydi :)
Devamını oku »

21 Ocak 2015 Çarşamba

"Kitaplık Kurdu" ve "Hamilelik Günlüğü" :)

Ne zamandır aklımda olan bir şeydi, sonunda bugün yaptım ve başka mecralarda paylaştığım yazılarıma link verdim.
"Kitaplık Kurdu" ile sevgili Leylak Dalı ile tanıştım, çocuk kitapları hakkında yazayım dedim ve sağolsun bana "Perşembeleri senin o halde" dediler :) İlk başta düzenliydim aslında ama sonlara doğru yazıların arası seyrekleşti, derken site kapandı :/ Oradaki yazılarıma link verdim, okumak isteyen olursa.
Bir diğeri de hamilelik günlüğüm. Onun için biraz geç kaldım biliyorum ama sevgili Tanla beni her hafta nazımla sözümle baş üstünde ağırladı, ona da yeniden teşekkür edeyim.
İkisi de sağ tarafta "iletişim" kısmının hemen altında.
Görselleri büyütemedim, ben bu blog işini hala neden tam kıvıramadım anlayamıyorum :)
* Burcu, sen beni "bilgisayar mühendisi" zannetmiştin ya, bu görsellerden sonra bilgisayarla hiç alakam olmadığını anlamışsındır sanırım.
** Görsellerin nasıl büyütüleceğini bilen varsa söylesin :) Lokum yavrum gariban kaldı oracıkta...
Mutlu geceler herkese

10 numara kitap ve 100 numara Lokum :)

Devamını oku »