Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




1 Hikaye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1 Hikaye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Eylül 2013 Pazar

Tanıştığım İnsanlardan Aklımda Kalanlar #1

Başına "1" koydum diye bunun bir seri olduğunu düşünmeyin... Sadece unutmak istemediklerimi buraya da yazmak istedim. Benim için duygusal bir anlamı olsa da niyetim karşılaştığım insanlar oldukları gibi anlatmak sadece.. Hani böyle insanlar da var diye. Elbette ki var. Hayat sadece bizim bakış açımızla ve bizim çevremizde dönmüyor ama değişik -bizim için- birşeylerle de karşılaşınca insan kendindeki duygu durumlarını bir daha gözden geçirebiliyor.
1. Kısacık saçlı, Siyah üstüne beyaz puantiyeli elbiseli gülümser teyze : Güler teyze :)
Gittiğimiz minicik tatilde etrafta yiyecek çok fazla seçenek olmadığından sadece 1 mekanı kendimize belirledik ve devamlı oraya gittik.(toplamda 4-5 kez gittik sanırım) 5-6 masası olan kendi halinde bir yer ama ev yapımı şeyleri var. Güler teyze de orada çalışıyor, garson aslında ama her işe koşturuyor ve en önemlisi hep şaşkın yalnız hep gülümsüyor. Arada soru sorma cesaretim oldu;hayatından ne kadar memnun olduğunu anlattı. Kafası hep dalgındı, aklından neler geçiriyordu bilmiyorum. Ama onu unutmama imkan yok :) Çünkü yaptığı işi gerçekten severek yapıyordu ve değer katıyordu. Ne güzel değil mi?

2. Futbol düşkünü iki kafadar: Yiğit ve Ali.
Biraz uzakça bir markete gitmiştik ve dönüşte heyecanlı bir çocuk (8 yaşlarında) yanımıza geldi ve rotamızı, onları da götürüp götüremeyeceğimizi sordu. Otobüsü kaçırmışlar. Biz de güldük, hadi atlayın dedik ama diğer çocuk (Yağız) ısrarla binmek istemedi. Ben otobüs bekleyeceğim dedi..Belli ki ailesi sıkı tembihlemişti,yabancıların arabasına binmeyin diye. Arkadaşı "hadi oğlum binsene bak iyi insanlara benziyorlar" falan diye ikna etti :) Kısa bir yolculuktan sonra evlerine kadar bırakmak istedik ama Yağız "ben köşede ineceğim" dedi. eve bırakalım dedik ama ürkütmek istemediğimizden ısrar etmeyip köşede indirdik onu. İki arkadaş belediyenin futbol takımındaymış..galiba ceza almışlar o yüzden geç çıkmışlar antrenmandan..otobüsü de kaçırmışlar,yoksa yürüyeceklermiş.. İkisini de unutamam..

3. Kapı Önü Piknikçileri
Geçenlerde bir yerden döndük ve apartman kapısının önünde iki çocuk oturmuş piknik yapıyorlardı. Biz de "afiyet olsun" dedik ama pek de bir şey kalmamıştı, her şeyi silip süpürmüşlerdi. Bize bakıp gülümsedi ve cipsin dibindeki kırıntıları ikram etti :) Halleri o kadar tatlıydı ki..Son ganimetlerini de bizimle paylaşmak istemeleri duygulandırdı beni :)

4. Kızı okusun diye her şeyi yapmaya hazır anne
Bir vasıtayla tanıştığımız bir ablaya çocukların kaçta,nerde okuyor diye sormuştum. Küçük oğlan 9 yaşındaymış,üçe gidiyormuş. Kızı lise bir olmuş, hatta daha dün 15. yaşını kutladık dedi. Sağlık kolejine vermişler, hemşirelik okuyormuş. Çok güzel dedim ben de , önü çok açık bir meslek, iyi yapmışsınız. Bir senden duydum dedi,iyi yaptığımı. Onun dışında herkes karşı çıkmış kızını kolejde okutmasına. O paraya git ev al demişler!!! O da evi her zaman alırım ama kızımın şimdi okuması lazım demiş herkese... Şimdi temizliğe gidiyormuş ama kızına "sen yeter ki oku, ben dilencilik de yaparım" demiş... Şaka falan da yapmıyordu hatta söylerken bile gözleri yaşardı. O ablanın bu cümlelerini de unutamam heralde.


Şimdilik 4 hikaye var aklımda kalan.
Gün içerisinde kimlerle nelerle karşılaşıyoruz ama gülüp geçiyoruz aklımızda kalmıyor.
Halbuki bazıları da hiç unutulmuyor...

Bunlar da öyle 1 hikaye :)

HERKESE MUTLU HAFTA SONLARI OLSUN, SONBAHARIN TADINI ÇIKARIN, KOZALAK TOPLAYIN :)
Devamını oku »

19 Temmuz 2013 Cuma

1 Hikaye: Çınar Ağacı ve Çeşme :)

Bazı yazılar kuru kuru okunursa hep bir tarafı eksik kalırmış... İşte tam da bu sebepten aşağıdaki parça da eşlik etsin bize:

Uzak uzak diyarlarda kocaman bir çınar ağacı ve onun yanı başında da suyu hiç bitmeyen bir çeşme varmış. Köydeki insanlar çeşme başına su almaya geldiklerinde çınar ağacının gölgesinde bazen soluklanır bazen de dertleşirmiş. Gel zaman git zaman bu heybetli ağaç insanların buluşma, sevgililerin bakışma noktası olmuş. 
Ne güzel sözler dinlemiş ne sırlara ortak olmuş bu koca çınar ve elbette çeşme.

Kaynak: burada

Lakin ayrılık vakti çok erken gelmiş. Köyünden, evinden, arkadaşlarından, ağacından, suyundan koparılmış bu insanlar bir "mübadele"ye katılmış. Gittikleri yer de belki anavatanmış, aynı toprakmış ama çınar ağaçları; dertleştikleri çınar ağacı değilmiş.. Dahası kuşların cıvıltısı, su sesi, komşular hepsi “geride” kalmış.
Uzun bir deniz yolculuğundan sonra kurumuş gözyaşları. Önlerinde onları bekleyen yepyeni bir hayat ve çınar ağaçları olmuş.
Ama hiç unutmamışlar gölgesinde serinledikleri heybetli ağacı ve suyu bitmeyen çeşmeyi; çünkü onlar hep orada, anılarda kalmış…
Ta ki… Geçenlerde bizimkiler toplaşıp bu anıları canlandırıncaya dek :)
Hüzünlü bir hikaye bu aslında ama tüm hüzünlü hikayeler gibi hüzünlü bir sonla bitmesi gerekmiyor,değil mi?
Ben ve bizim ailenin işte bu sebepten köyümüz yok. Ya da köyümüz uzaklarda demek daha doğru. Büyüklerimiz “Dedemin İnsanları” filmindeki gibi mübadele zamanında -1923’te- kayıklarla ve arkalarında bir dolu güzel anıyla gelmişler Türkiye’ye. Yabancı bir memleket değil elbette burası ama aniden gelmeleri ve geride bıraktıkları onları çok etkilemiş, hiç unutmamışlar.
      Anneannem, dedelerim ve birçok büyüğümüzü bu anıları 1. ağızdan dinleyemeden kaybettik. Babaannemi de hayal meyal hatırlıyorum. Yani çınar ağacı ve çeşme, oradan gelenlerin anlattığı ortak bir mekanmış ancak biz bunları hep 2. Kuşaktan yani anne ve babalarımızdan dinledik. Bana hep “neverland” gibi geliyordu. Ancak adları başkaydı; “Matlisa” ve “Poroy”: Selanik’e yakın iki kasaba (ya da köy)
       O yüzden de “nerelisin” sorusuna “Atatürkün memleketinden” cevabı vermiş olmam şaşırtıcı değil;ki şimdi böyle demiyorum :)
Sonra ne değişti?
Bizimkiler memleketlerini merak etti ve 50 kişilik bir otobüsle “çıkarma yaparak” çınar ağacını aramaya gittiler.
Sizce bulmuşlar mıdır?
2 tane bulmuşlar; ikisinin yanında da çeşme varmış :)
Ama yine anlatılanlara göre hangisinin dert dinleyen çınar ağacı olduğunu keşfetmeleri zor olmamış.
     Oradayken çok fazla konuşamadık zaten çoğu belli bir yaşın üstüydü ve cep telefonlarıyla uğraşacak vakitleri yoktu. İşte orada “zaman çok muydu yoksa yok muydu?” …
Sadece kuzenimin çektiği fotoğraflardan ve videolardan görme şansımız oldu.
Sınıra geldiklerinde annem “biz iyiyiz” diye telefon açtı; ben hemen –sabırsız insan- sordum tabii; “nasıldı oralar?” diye. Sonra derin bir sessizlik oldu.
Belli ki annemin kalbi orada kalmıştı
Kaynak: burada
     Yemyeşilmiş, suların ve kuşların sesi çok güçlüymüş,herkes gülümsermiş, mutluymuş bizim oralarda :)
Daha detaylı yazıyı kuzenimin anılarından okuyabilirsiniz aslında ben sadece 3. Kuşaktan bir dinleyiciyim.
          Kim bilir belki bir gün “2Balık 1Kedi” biz de gideriz; sohbet ederiz çınar ağacıyla, eskileri sorarız.

          Ne dersiniz, anlatır mı eski aşıkların sırlarını?

* Hatıralar için büyüklerimize, fotoğraf/videolar ve heyecan için kuzen M.'ye, sırlarımıza ortak olduğu için çınar ağacı ve çeşmeye teşekkürler :)
** Bekle bizi Matlisa ve Poroy :) -belki bir gün-

HERKESE KOOOOOCAMAN ÇINAR AĞAÇLARINDA YEMYEŞİL ORMANLARDA MASMAVİ SULARDA MUTLU TATİLLER DİLERİZ :)
Devamını oku »

12 Temmuz 2013 Cuma

1 Hikaye: Tilki ve Leylek

Biraz sonra size anlatacağım hikayedeki beyaz yavru tilki ve beyaz leylek hiç tanışmamış olmalarına rağmen bizce çok iyi arkadaşlar; bu hikayeyi de bu bilgiyi hatırlayarak okuyun olur mu :)
           Dün gece yani bugün sabaha karşı yani oldukça karanlık bir saatte misafirlerimizi havaalanına götürmek üzere arabamız ile yola çıkmıştık. Bir müddet sonra - ki bu demek oluyor ki ben aslında hala uyuyorum- önümüzdeki arabanın dörtlüleri açarak kenara çektiğini fark ettik. Çok hızlı gitmediğimizden biz de her ihtimale karşı yavaşlamıştık. Sonra ben yani biz yolun sol tarafında kendi etrafında dönen beyaz bir şey gördük ama ilk anda ne olduğunu anlayamadık. Kedi, tavşan vs. bir boyuttaydı ama kar gibi beyazdı ve kooocaman kuyruğu vardı. Ya da aslında ben hala uyuyordum ve rüya görüyordum. Ancak arabadakiler de beni onaylayınca silkelendim ve kendi etrafında dönen "şey"e odaklandım. Amanın bu bir tilkiydi. Hatta daha da ötesi tilki yavrusuydu... Kendi etrafında dönüyordu çünkü sanırım önümüzdeki araba ona çarpmıştı ve o da sersemlemişti. Havaalanı, misafirler,araba, yol derken içgüdüsel olarak arabadan inmeye niyetlendik. Ve o an tilki yolunu bulup ya da korkup kaçtı. İnsek ve yanına gitsek ne yapardık bilmiyorum. "Korkma, sana yardım etmeye geldik." diyebilir miydik? Şaşkınlık ve üzüntüyle yolumuza devam ettik ama aklım yavru tilkide kalmıştı; ne de tatlı kuyruğu vardı :)
            Dönüş yolunda iken hava oldukça aydınlanmıştı. Gecenin gizemi falan da kalmamıştı :) Biz de tini mini ilerlerken önümüze yine beyaz bir "şey" çıktı ancak bu seferki uçuyordu. Bence o bir martıydı çünkü minicikti ve beyazdı. Martılara dair pek fazla anım olmasa ve İstanbul martıları kadar simit yemiş gibi şişmiş durmasa da 1 martıyı poposundan tanıyabilirdim herhalde. Ancak eşim ısrarla onun bir leylek olduğunu söyledi. Ben de -ki hala uyanamamış olduğum buradan da anlaşılabilir- leyleklerin daha kooocaman olduğunu hatta pembe ağızlı olduğunu falan söyledim (tamam sadece aklımdan geçti).Galiba o an gözümde canlanan  bir flamingoydu :) Neticede biz yaklaştıkça uçan beyaz popo daha da büyüdü ve ağzında yiyecek taşıdığı çok belli olan bir leylek olarak karşımıza çıktı.(neyse ki iddiaya girmemiştik :)
Leylek, tilkiye doğru uçuyordu.
Belki de onu çok iyi tanıyordu.
Yok yok kesin çok iyi arkadaştılar.
Hatta leylek onun zor durumda olduğunu anlamış,ona yiyecek götürüyordu :)

Bu hikayenin sonunda leylek tilkiyi kurtardı,
Benim hayvanları hiç tanımadığım ortaya çıktı,
Neyse ki arabayı benim kullanmadığıma şükredildi,
Bu hikaye bir düş müydü, o da okuyanlara kaldı :)

               
Kaynak: burada
               
HERKESE HAVADA GÖRÜLEN LEYLEKLERE EŞLİK EDEN TATLI TATİLLER DİLERİZ :)





Devamını oku »