Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




23 Haziran 2016 Perşembe

Bu Aralar

Hava fazla sıcak değil mi?
Biliyorum yaz mevsimindeyiz ama ayakkabının ayağıma neredeyse yapıştığı (ince çorap giyince de kaşındırıyor) bir dönemdeyiz. Adanalıyım ve sıcağa alışkınım ama sıcağı gerçekten sevmiyorum. Yemeği maksat yerini bulsun diye yiyorum yoksa üç öğün karpuz peynir ile idare edebilirim.
Hazır az önce yepyeni kitaplarım da kargodan gelmişken ve ben öğle arasında güzel bir ağacın altında öyle ve sadece oturmuşken bloguma da aklımdakileri yazayım istedim.
Kafamda hem bir dolu şey var hem de bir "nötr" halindeyim.
Olur, yapılır, hallolur elbet.
Değil mi?
Konu başlıklarından biri Elif'in kreş durumu. Öğretmeni yine bebek grubuyla devam edeceği için Elif başka bir öğretmene geçecek. Hiç istediğimiz bir şey olmasa da olabilir... Asıl sorun aynı arkadaş ekibiyle devam edecek olması. Ki grupta en büyük 2. çocuk Elif, geri kalan çocuklar sahiden daha bebek. Bir üst grup için de fazla küçük kalıyor. Yeni dönem için aynı ay grubu çocuklar da gelirse ne ala yoksa bu durum bizi rahatsız etmeye devam edecek. Farklı bir çözüm düşünmemiz gerekecek. Çünkü bu kreş ne evimize ne de işimize yakın. Kreşin en büyük artısı 14 aylık bir bebeği almış olmasıydı ve harika insan öğretmeniyle tanışmamıza vesile olmasıydı. Misyonu bu kadar mıydı acaba? Bilmiyorum, zaman gösterecek.
Detay verip kafa karıştırmayayım ama matematiği neden sevmediğimi anladım sanırım. Matematik bana ruhsuz geliyor istatistik de öyle. İçinde insan dokunuşu, hissi olmayan şeyleri sevmiyorum.
Bugünün güzel haberi de telefonumu yine arabada unutmuş olmam. Uçak modunda da kaldığı için beni arayacak 456 hayranımı cevapsız bırakmış olacağım. En büyük hayranım da annem tabii :) "İyiyim de yeter bana" dediği için onu suçlayamıyorum. Annelik :)
Bugün farklı bir ağacın altına oturdum, niyetim kitap okumaktı ama içimden daha çok ayağımı uzatıp boş boş bakınmak geldi, öyle yaptım. İç sesim şöyle dedi; "Bırak Esoş bırak, kendini rahat bırak" Öyle de yaptım. İşe döndüğümde hala kaşınıyorum. Rahatlıktan içime kaçan karınca ve böcekleri hesaba katmamışsam demek! :) İşin şakası bu elbette. Gerçeklik payında ise şu var, "meli-malı"lardan uzaklaşmak.
Bu ara yetişkin kitabı okuduğumdan okuma hızım epey düşük. Kitap akıcı aslında ama evde zaman o kadar hızlı geçiyor ki. Bir bakıyorum Elifin yanında uyuyakalmışım. Her dönem de aynı olmasın ama değil mi Börti?
Börti ile de yeni tanıştım, tatlı bir zürafa, onu da bir ara yazarım :)
Şimdilik ben ve karıncalarım kaçtık

Soğuğu özledim yahu!
BFG geliyooooooor, ilk gün gidemezsem çatlayacağım ama sanırım gidemeyeceğim de, ertesi gün Erdemli denizine doğru yola çıkacağımız için. "Dönüşte gidersin" diye beni avutan karabalıkçım "Çok geç olur!!!" deyişimi bile anlayamadı. O hiç RD Fan olmadı ki, ne bilsin :)
Devamını oku »

16 Haziran 2016 Perşembe

Elif Büyüyor / 26 Aylık

2 yaş yazısından sonra Elif ile ilgili buraya pek bir şey eklememişim, kaç gündür de yazmak istiyordum, işte geldim buradayım :)
Elif'in 19-23 ay arası bambaşka bir dönemi vardı, o dönem sahiden çıldırma noktasına geldiğim çok olmuştu. Tam olarak konuşamadığından ne istediğini de anlayamıyorduk.
23-24 aylık dönem ise tam bir çiçekti hatta ben bunun bize hediye olarak verildiğini düşünmüştüm.
Karabalığa kalsa 2 yaş krizlerini atlatmıştık ama ben anne bloglarından okuduğum kadarıyla (kitaplardan çok daha iyi bence birçoğu) ona sadece hafifçe sırıtıyordum. (neyse ki altın dişim falan yok da, o sırıtışla daha da parlamıyor :P)
Doğum gününden kısa bir süre sonra da adına "2 yaş halleri" diyebileceğimiz Elif'in bambaşka bir yüzü ile tanıştık. Bu dönem için Pelinden okuduklarım/ paylaştıklarımız bana çok daha iyi hissettirirken okuduğum kitaplarda yolumu kaybediyordum. Ki son dönemde çok az ebeveyn kitabı okudum.
"Kriz" dediğimiz anları tetikleyenin ne olduğunu bilmiyoruz, ortak kesişim kümeleri yok. Belki sadece "engellenme" halleri. Bir anda kolik dönemine gidiyor sanki Elif. Çok şükür ki fazla uzun sürmüyor, bazıları 15 bazıları da 45 dakika. 5 saatlik kolikten sonra tüm bunlara çok şükür diyorum(z) :) Elif henüz 26 aylık olduğu için önümüzde bizi nasıl bir süreç beklediğini de bilmiyoruz haliyle, büyük de konuşmamak lazım ama şunu gördüm. "Sakin kal" ve çocuğuna bir şekilde sevgini hissettir. "Keep calm"lı cümleler boşa değil yani.
Bir şeyi aynı anda hem isteyip hem de istemeyen hatta o anlarda ne istediğini bile bilmeden kusacak hale gelene kadar ağlayan bir bebe var neticede karşımızda. (hoplayıp zıplayan, kendini yere zank diye atıp çığırtısından kapının zilini duyamadığımız anlardan bahsediyorum.)
"Gelişiminin bir evresi" diye objektif bir gözle bakmak zor.
Şimdilik ben daha iyiyim.
Babanın içi parçalanıyor ama onun iyiliği için üzerine gitmiyor. Seansın sonunda bolca sarılıyoruz ve sonrasında Elif en azından bir süre daha çiçek gibi oluyor.
Hatırlanacak bir başka şey de bu dönemin geçici olduğu. Bu da insanı motive ediyor. Ya da kolik dönemi bizi bu sürece alıştırmış, bilmiyorum.
Kreşte yepyeni bir süreç bizi bekliyor, en sevdiği yardımcı öğretmen kreşten ayrıldı, kendi öğretmeni de yeni bebek grubu alacak. Kısacası Elif arkadaşlarıyla bir üst gruba geçecek yeni öğretmenleriyle tanışacaklar. Mevcutlardan bizim gözdemiz olan öğretmenler olsun çok istiyoruz ama hayırlısı demekte fayda var. Yani bazen işleri olduğu gibi yoluna bırakmak gerek. Bakalım sonuç ne olacak?
Toprağı, çamuru, taşı çok seviyor. Parkı, sallanmayı, kaymayı, tırmanmayı, kuş kovalamayı çok seviyor.
Konuşması iyice arttı. "Anne kız takılalım, parka gidelim. Yürüyerek gidelim. Ne dersin?" dedi geçen hafta sonu.
Hala oldukça babacı. "Benim babam o" diye bir aşırı sahiplenme halinde. Sanki ben aksini iddia etmişim gibi ehehehe :P
Aydede aşkı ne olacak bu yavrunun bilemiyorum. Kreşten çıkıyor, aydede, uyuyacak aydede, gece uyanıyor, aydede! Varsa yoksa aydede!
Geçen gün "aydede ışıkları kapattı" dedi ve kafasını yastığa koydu, hayal dünyasına bayılıyorum :)
Uyku demişken de aklıma geldi, tam 2 ay bitti uyku eğitiminde. Elif'i yatağına koyup iyi geceler dileyip odadan çıktığımız bir eğitim olmadı bizimki. Niyetimiz de bu değildi zaten.
Süreç biraz "biraz özgü" oldu, kreş psikologunun tavsiyeleri ile başlamış olsak da hakkımı yemeyeyim bunda benim azmimin etkisi var.
Öğrenilmiş çaresizlik halimiz kırıldı diyebilirim.
Şartlandırmanın ne denli etkili olduğunu gördük.
Çocukların rutin bağımlılıklarının faydasını yaşadık.
Hepsi için de bin şükür.

Geçen hafta bezelye ve barbunya ayıkladık, çok sevdi. Ben hala çocuğuyla aktivite yapan anne değilim. Bu konuda kendimi zorlamayı bıraktım. Ben de parkta eğlenmeyi seven, birlikte kitap okumaktan hoşlanan bir anne modeliyim. "Meli/malı"larla yormuyorum artık kendimi. (daha az diyelim)

Bu ara en sevdiği kitap da ÇU. kütüphaneye yazmıştım hatta. Elif çok seviyor bu kitabı ama hiçbir kitap "Gübercin" ile arasına giremez. Bir de "Fil".
"Nasıl /nerden/neden/kim" sorularının devamlı sorulduğu bu günlerde "Fil neden uyuyor, nereden uyuyor, fil kiminle uyuyor" sorularıyla eğleniyoruz.
Dün gece uyumadan, "Biz nerdeyiz?" dedi. "Senin odandayız." dedim. "Nereden geldik?" dedi. (zaten uykum gelmişti) "Buradan geldik" dedim gayet sallama ses tonumla :) "Buradan gelmedik, kapıdan geldik" dedi.
Ballı lokma tatlısı halleri tam gaz devam ediyor yani.
Ağlama krizlerinin sabah tam evden çıkarken olmayanını daha çok seviyor olsak da Elif'i tüm halleri ile sevdiğimizi fark ettim(k). Belki saçma bir cümle gibi oldu ama gerçekten öyle.
Bir de bu "ayna" çalışması bana çok iyi geldi, annelik hallerimde bana dinginlik getirdi, tam da bu ara lazımmış zaten, iyi oldu :)
Devamını oku »

7 Haziran 2016 Salı

Bu Aralar / Güzel Şeyler

Canım blog, bu ara seni biraz ihmal ettim farkındayım. Mayıs ayı okumalarımı bile daha yazamadım, umarım bir ara yazarım. Neyse ki goodreads var da neyi ne ara okuduğumu görebiliyorum :)
Geçtiğimiz 3 haftada bir dolu şey yaşandı. İki defa şehir dışına çıktık mesela. Biri Uşak'a babaanne&dede ziyareti, diğeri de Adana'ya anane&teyze ziyareti. Elif ikisinden de çok memnun ayrıldı. Hala onları sayıklıyor. Yol boyu yediğimiz çiğ bademlerde kaldı aklı :)
Daha önce bahsettiğim "Ayna" çalışması gayet iyi gidiyor. Kendimle ilgili fark ettiğim şeyler beni geliştirmeye başladı. (henüz geliştirmedi ama 'başladı, bu da güzel...)
Geçtiğimiz hafta sol kolum uyuştu, bir dolu tetkik mr şu bu neticesinde hiçbir şeyimin olmadığı görüldü, bin şükür. Ondan da yeni şeyler öğrendim, o açıdan bakalım olaya...
Asıl güzel gelişme ise yepyeni bir web sitemin olması... Henüz "tam" olmadı ama ben heyecandan yayın hayatına hemen başladım :) Hayalini kurduğum şey, deniz kenarında gerçek bir kütüphaneydi ama bir yerden başlamak adına bu site de çok iyi oldu. Bundan sonra okuduğum çocuk kitaplarını oraya yazacağım. Bu sitede ise daha kişisel iç döküşlerim devam edecek :)
Sitenin logosunu canım Özlem yaptı, kendisine Türkiye'ye döndüğünde acayip sarılmayı ve onu bir müddet sıkmayı planlıyorum :P
Sizde ne var ne yok?
Özledim seni canım blogum,
İşlerimi yoluna koyup hemen geliyorum, bekle beni :)

* Sima ile söyleşimizi okumak ve imzalı kitap kazanmak isterseniz bu yazıya bekleriz!

Devamını oku »